40 YIL HEBA OLDU

40 YIL HEBA OLDU

Hatırlayacak olursanız, geçtiğimiz hafta köşe yazılarımda ülke siyasitinde iz bırakmış Süleyman Demirel, Turgut Özal, Bülent Ecevit, Tansu Çiller, Alparslan Türkeş ve Necmettin Erbakan gibi önemli isimlere yer verdim.

  Halkın bir dönem teveccühünü kazanarak Bakanlık, Başbakanlık, Cumhurbaşkanlığı yapmış bu önemli siyasetçilerimizin bir kısmı Hakkın Rahmetine kavuştu,  bir kısmı ise hala hayatta.  Ama hiç biri aktif siyasetin içerisinde değil.

Peki, ilçemizde ya da ülkemizde gündem saat başı değişirken ve birçok sorun dile getirilmesi gerekirken ben neden eski siyasilerin sözlerini sizlerle paylaştım, anlatayım.

Hatırlarsınız, şimdilerde çok teleaffuz edilmeyen, ama bundan 10 yıl öncesine kadar çokça zikredilen bir takım söylemler vardı. 

Dini siyasete alet etmeyin, siyaseti bu işe karıştırmayın, ya da din işi ayrı devlet işi ayrı,” kabilinden bu söylemler, dönem dönem yaşanan siyasi tartışmalarda sıkça dile getirilirdi.

Peki, gerçekten Türkiye’de yüce dinimiz siyasete alet edildi mi, din işi ayrı devlet işi gerçekten ayrımı olmalıydı, ya da siyasetin karışmaması gereken durumlar varmıydı.

Eski siyasilerin söylemlerini incelediğimizde, bir kısmının gerçekten halkın dini duygularını istismar ederek siyasete alet ettiğini, bazılarının siyasetin karışmaması gereken durumlara karıştırdığını, bazılarının da dinimizi devlet işlerine karıştırdığını görüyoruz.

Örneğin son 50 yılın en popüler isimlerinden biri olan Süleyman Demirel’in, dini siyasete alet edenlerin başını çektiğini rahatlıkla söyleyebiliriz. Zira Süleyman Demirel, siyasi hayatı boyunca inançlı kesimleri etkileyecek dini argümanları en iyi şekilde kullanmış bir siyasetçidir. Bunu başarmasındaki en büyük etken iktidarından nemalanacak olan çevrelerinde kendisini desteklemesidir.  Demirel’le ilgili seçim meydanlarında en bilindik slogan ise, “Elinde Kuran, Göğsünde İman, Geliyor Muhteşem Süleyman”dır.  Gerçektende Süleyman Demirel’in anadolunun bazı şehirlerinde elinde Kuran’ı Kerim ile seçim meydanlarında dolaştığı ve halka hitap ettiği anlatılır…

Yine Demirel’le aynı siyasi çizgide yol alan eski Başbakanlar’dan Tansu Çiller’inde kitap, ezan ve bayrak gibi milli ve manevi değerler üzerinden siyaset yaptığını, ancak iktidarında dindar insanların yaşadığı sorunların hiç birine çözüm getirmediğini görüyoruz. Çiller’in gafları arasında sela ile ezanı karıştırdığını ve sela’nın ne demek  olduğunu bilmemesi, kendisinin inançlara ne kadar uzak olduğunun bir göstergesidir.  

Siyasetin karışmaması gereken durumlar da ise, ön plana şuan hayatta olmayan eski başbakanlardan Bülent Ecevit’in çıktığını görüyoruz. Herkesin ibadeti inancı ve yaşantısı kendisinedir, ancak Müslüman bir toplumda siyaset yapan insanların, dini inançları zayıfta olsa inancını yaşayan insanlara saygı göstermesi beklenir. Kamuoyunda Bülent Ecevit ile ilgili inançlara saygılı bir solcu şekilnde bir slogan uydurulmuş ve yıllarca sağ seçmenden ve muhafazakârlardan bu yolla oy avcılığı yapılmıştır. Ama Ecevit’in boyası, TBMM’ye giren başörtülü milletvekili Merve Kavakçı’ya, “Burası devlete meydan okunacak yer değildir, bu kadına haddini bildirin dediğinde dökülmüştür.

 

Merhum Turgut Özal, çizgisi sağ olan Demirel, Çiller ve kendisinden sonra partisinin başına geçen Mesut Yılmaz’a göre dinini yaşamaya çalışan, inançlara saygılı, halka yakın bir siyasetçiydi. Özal, darbe sonrası iktidara gelen bir lider olduğundan dengeler üzerinden siyaset yapmış zaman zaman söylemleri ile de şaşırtmıştır. Örneğin, benim memurum işini bilir diyerek rüşvetin kapısını aralamış, yine ben zenginleri daha çok severim diyerek, zenginlere yaptığı pozitif ayrımcılığı diliyle de  ikrar etmiştir.

MHP Genel Başkanı Başbuğ Alparslan Türkeş’in siyaset sahnesindedeki söylemlerini incelediğimizde kendisinin dinini diyanetin iyi bilen, dünyayıda ukbayıda düşünenen bir devlet adamı olduğunu görüyoruz. Söylemleriyle Türk milletinin birlik ve beraberliğine vurgu yapan merhum Türkeş’in, merkez sağdaki liderlere göre daha kişilikli ve saygın bir politikacı olduğu açıktır.

Milli Görüş Lideri Merhum Necmettin Erbakan’ın söylemlerine baktığımızda ise, inandığı gibi yaşayan inançlara saygılı ve milli kalkınmaya önem veren bir lider olduğunu görüyoruz.  Konuşmalarında sürekli olarak ümmet bilincine vurgu yapan Erbakan, dünyada ki zulümlerin ve savaşların bitmesi ve 6 milyar insanın kurtuluşu için İslam nizamının kurulması gerektiğini savunmuş ve bu yolda mücadele vermiş bir liderdi. Erbakan’ın bu yönde mücadele verdiğine en iyi örnek, nüfusu 50 milyonun üzerinde olan müslüman ülkelerle kurduğu D-8 lerdir.

Erbakan, söylem ve icratlarıyla sürekli olarak şeriat devleti kurmakla suçlananan ve bu yüzden de birçok kez partisi kapatılarak siyasetten uzaklaştırılmış bir liderdi.  Konuşmalarında milli ve manevi değerleri dilinden düşürmeyen Merhum Erbakan’ın şu sözü, siyasi çizgisini ve mücadelesini öztleyen bir cümledir. “Bir ülkenin en büyük gücü tankı, topu, tüfeği değil, imanlı ve inançlı evlatladır”

Sözün özü Müslüman Türk milleti 40 yıl boyunca sahte dindar siyaetçilerle, inançlarına bağlı ve vatanperver siyasetçiler arasında gidip geldi. Kısacası Türkiye çok zaman kaybetti. Halbukİ Türk Milleti,  Cumhuriyetten öncede Müslümandı, Cumhuriyetten sonrada.  Ama Cumhuriyetten sonra işbaşına gelen malum güçlerin tek uğraşı, miletin inançları oldu. İnşallah bundan sonra doğru siyasetçileri bulmak konusunda doğru karar verebiliriz.

 



  • BIST 100

    10045,74%-0,37
  • DOLAR

    32,46% 0,24
  • EURO

    34,63% 0,14
  • GRAM ALTIN

    2390,71% 0,45
  • Ç. ALTIN

    3886,52% 0,00