AÇILIMI DESTEKLİYORUZ

AÇILIMI DESTEKLİYORUZ

"Türkiye'deki Türk ve Kürt vatandaşlar, bugüne kadar yaşadıkları gibi kardeşlik, birlik ve beraberlik içerisinde bu ülkeyi daha ileri noktalara getirmelidir."

Hasbahçe sohbetlerinin bu haftaki konuğu İnegöl Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Metin Anıl oldu. Gazeteci Şerif Gürbaş`ın sorularını yanıtlayan Anıl, demokratik açılım projesine ve paralel yapıya ilişkin çarpıcı açıklamalarda bulundu.

 EN ÖNEMLİ UNSUR GÜVENLİK VE HUZURDUR

Bir ülkede en önemli unsurun güvenlik ve huzur olduğunu kaydeden, Anıl, "Güvenin, huzurun olmadığı hiçbir yerde ne ekonomik olur, ne alışveriş olur, ne zenginlik olur, ne kazanç olur. En önemli unsur güvenlik ve huzurdur. Bizim de ülkemizin güvenlik ve huzuru bulma adına hükümetimiz bir açılım süreci başlattı. Bunu destekliyoruz. Bu açılım sürecinin sonunda bir uzlaşı ile Türkiye’deki Türk ve Kürt vatandaşlar bugüne kadar yaşadıkları gibi kardeşlik, birlik, beraberlik içerisinde bu ülkeyi daha ileri noktalara getirmelidir."

BU SİYASİ BİR ÇEKİŞME

17 Aralık operasyonunu değerlendiren Anıl, "Şu anda kimin haklı kimin haksız, kimin doğru kimin yanlış olduğu, bu toz ve duman ortamında belli değil. Bu tür hadiseler ilk defa olan hadiseler değil. Bu siyasi bir çekişme. Bunun daha netleşmesi için bu toz bulutunun ortadan kalkması lazım, bunun için de zaman lazım. Önümüzdeki yıllarda 17 Aralık ve 25 Aralık sürecinin daha rahat tahlil edilme ve daha reel olarak görülme imkânı bulunur"

----------------------------------------------------

Hasbahçe sohbetlerinin bu haftaki konuğu İnegöl Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Metin Anıl, Gazeteci Şerif Gürbaş`ın sorularını yanıtladı.

Haberyorum Gazetesi Genel Müdürü Ümit Karaş ile Reklam ve Pazarlama Müdürü Osman Gürbaş`ında hazır bulunduğu söyleşide, ülke ekonomisinden İnegöl mobilyasına, 17 Aralık operasyonundan demokratik açılıma kadar, bir çok merak edilen konuda iş dünyasının düşüncelerini dile getiren Anıl, İnegölspor ile ilgili yıllarca gizlenen sırrı da, yine gazetemiz aracılığı ile paylaştı.

 

İşte çarpıcı röportajın ayrıntıları;

 

 

Metin Anıl kimdir? Kısaca biyografinizden bahseder misiniz?

Metin Anıl 1956 yılının Mart ayında İnegöl’de doğmuş, İnegöl’de       yaşayan, İnegöl’de ticaret yapan bir arkadaşınızdır. Evli, 3 çocuk sahibi, gıda sektöründe iştigal eden bir arkadaşınızdır. Doğma büyüme İnegöllüyüm, 58 yıldır İnegöl’de yaşıyorum.

İnegöl`ün son 30 yılına baktığımızda çok önemli görevlerde bulundunuz. Bir dönem Doğru Yol Partisi İlçe Başkanlığı, daha sonra İnegölspor Başkanlığı ve uzun yıllardır da Ticaret ve Sanayi Odası Başkanlığı yapıyorsunuz. Geriye doğru baktığınızda bu 3 kulvar da İnegöl`e neler kazandırdınız.

BUGÜNLERE TESADÜF GELMEDİK

1984 yılında çok genç yaşlarda Ticaret ve Sanayi Odası Yönetim Kuruluna girmek nasip oldu. Ondan sonraki dönemde 1987’de de İTSO Başkanı oldum. Odaya girdiğim ilk yılı baz alırsak, 30 yıldır İnegöl’ün sosyal, kültürel, ekonomik ve siyasi hayatın içerisinde çalışıyoruz. Bu 30 yıl içerisinde 2 dönem İnegölspor başkanlığı, 17 yıl İnegölspor yönetim kurulu üyeliği, İnegölspor kurucu yönetim kurulu üyeliği, OSB yönetim kurulu başkan vekilliği ve yönetim kurulu başkanlığı, 2. OSB yönetim kurulu başkan vekilliği, DYP ilçe başkanlığı, 3 dönem Odalar ve Borsalar Birliği Konsey Üyeliği görevlerini yaptık. Kimisini yaptık, kimisini hala sürdürüyoruz. 30 yıl önceki İnegöl ile 30 yıl sonraki İnegöl arasında çok büyük farklılıklar var. 30 yıl önce İnegöl’ün nüfusu, ekonomik yapısı, sosyal yapısı, kültürel yapısı ile şimdiki yapı arasında muazzam bir fark var. Tabi önemli olan İnegöl’deki bu fark değil, İnegöl’ün diğer illere, ilçelere ve 30 yıl önceki Türkiye’ye bakıp da, aradaki farkı görmek çok önemlidir. 30 yıl önce İnegöl’ün Bursa ilçeleri içerisindeki rakibi Mustafakemalpaşa’ydı. O dönemde onların da nüfusu 50 bin civarındaydı, bizim de 50 bin civarındaydı. Onlar da siyaseten aktiftiler, ekonomik olarak bizim yaptıklarımızı yapmaya çalışıyorlardı, ama 30 yıl sonraya baktığınızda İnegöl, Kemalpaşa’yı 3’e katlamış. Diğer ilçelerinden çok farklı bir konuma gelmiş. Türkiye’nin diğer illerine bakıyorsunuz, Bilecik’e bakıyorsunuz, İnegöl katbekat öne geçmiş. İnegöl ekonomik, sosyal, kültürel olarak Türkiye ortalamasının üzerinde bir ivme kazanarak bu günlere gelmiş. İnegöl’ün bu günlere gelmesi tesadüf değil. Bunun altında yatan çok önemli hadiseler var. İnegöl’ün kaderini değiştiren ve İnegöl’ü bu günlere getiren en önemli hadise 1970’lerdeki siyasi irade ve o dönemdeki Bakanlar Kurulu’ndaki bakanımız Ahmet Türkel… Türkiye’deki ilk ilçe OSB’nin İnegöl’de kurulmasının kararı ve o dönemde Yenişehir’den mi geçsin, İnegöl’den mi geçsin tartışmaları yapılan Bursa-Ankara Karayolu’nun İnegöl tercihi ile boğazdan geçmesi İnegöl’ün kaderini değiştiren en önemli unsurlardan bir tanesidir. Sadece bu karar yeterli değil, İnegöl’deki müteşebbis ruhu ve İnegöl’deki çalışkan insanları da bu kararla yoğurduğunuz zaman ortaya çıkan hamurla çok güzel şeyler meydana geldi. İnegöl’deki özellikle Avrupa ve Balkan kültürünü buraya getiren, Kafkaslardan ve İç Anadolu’dan oraların kültürünü buraya getiren, İnegöl’ün yerli potansiyeli, sermaye altyapısı ve siyasi karar bir araya geldi ve bugünkü İnegöl meydana getirildi. İnegöl bir fark yarattı. Şimdi 250 bin nüfusumuzla övünüyoruz. Türkiye’nin ilk ilçe OSB’sini yapan ve meydana getiren bir ilçe olarak görünüyoruz. 2. Mobilya ve İhtisas OSB’sini Türkiye’de ilk kurmakla övünüyoruz, fuarlarımızla, köftemizle, Oylat`ımızla, ay çekirdeğimizle övünüyoruz. Övünecek o kadar çok şeyimiz var ki… İnegöl, Türkiye’de, Marmara bölgesinde, Bursa’da bir fark yaratmıştır. Bu farkın yaratılmasındaki en önemli sebeplerden bir tanesi 1970’lerdeki alınan bu siyasi karardır ve İnegöl’deki birlik ve beraberliktir.

İnegölspor sizin döneminizde Şampiyonluk Yaşadı mı?

KURULDUĞU YIL ŞAMPİYON OLDUK

İnegölspor’u 84 yılında kurduklarını belirten Anıl, “Kurduğumuz yıl 3. Ligde şampiyon olduk. O dönem futbola olan ilgi ve alakanın şimdilere göre çok daha fazla olduğu, İnegöl’ün tüm deplasmanlara taşındığı, bir heyecanın olduğu ve İnegöl’ü o spor aktivitesinin sürüklediği yıllardı. İnegöl o yıllarda çok fevkalade iyi futbolcular yetiştirdi. Son 10 yıla kadar İnegöl’den çok değerli futbolcular yetişti. 1. Liglerde top koşturdular. Benim başkan olduğum dönemlerde Mutlu’yu Beşiktaş’a vermiştik. Daha sonra Rauf Koşarer başkan oldu, Metin diye bir arkadaşı Galatasaray’a verdik. Daha sonra Sadri ağabeyler döneminde Cengiz, Fenerbahçe’ye gitti. Daha sonra Ayhan, Galatasaray’a gitti. O dönemde İnegölspor’da şöyle bir düşünce hâkimdi; ‘İnegölspor, Türkiye’deki amatör liglerden araştırarak istikbal vaat eden 15-20 futbolcuyu her yıl toplardı. Bunların içerisinde İnegölspor’da oynayacak 3-4 tane çıkardı. Daha sonra bunların içerisinden de her yıl 1 tane 1. Liglere veya üst liglere satılacak futbolcu çıkardı ve o satılan futbolcunun finansmanı ile İnegölspor rahat rahat idare edilirdi. Son yıllarda maalesef bunu göremiyoruz. Son yıllarda paralar harcanıyor ve alttan futbolcu çıkmıyor. İnegölspor’u idame ettirecek veya İnegölspor’un gelirlerini arttıracak futbolcu yetişmiyor. Alınan futbolcular hep oynuyor ve futbolu bırakıyor. Böyle olmamalı. Altyapıya önem verilmeli ve altyapıdan futbolcu yetiştirerek, İnegölspor’un finansmanı sağlanmalı. İnegölspor’a kesinlikle kalıcı gelirler bulunmalı, İnegölspor’u seviyorsak ve başarılı olmasını istiyorsak…

 

En keyif aldığınız dönemi sorsam, spor mu, siyaset mi ticaret hayatı mı?

FUTBOL KEYİFLİ, SİYASET ZAHMETLİ, TİCARET REEL OLANDIR

Futbolu seviyorsanız çok zevklidir, en büyük sıkıntısı maddi olan sıkıntısıdır. İnegölspor yönetim kurulu toplantılarında gündemin son maddesi paradır. O maddeye gelinceye kadar toplantılar çok zevkli geçer, ama para maddesine gelindiğinde sıkıntılar başlar. Nasıl bulunacak, nasıl edilecek diye düşünülür. İşin en zor kısmı parasal olan kısmıdır, ama futbolu seviyorsanız, sporu seviyorsanız zevkli bir kulvardır, parasal kısmının dışında. Siyaset çok zor bir meslektir. Rahmetli Kadri ağabeyin bir ifadesi vardı; ‘Siyaset zor zanaattır’ derdi. Gerçekten çok zordur çünkü siyaset ile uğraşan insanın siyasete çok zaman ayırması icap eder. İnsanlara, insanlığa ve devlet hizmetine çok zaman ayırması icap eder. Bu zamanı bu kulvara ayırdığınız zaman kendi çoluğunuza, çocuğunuza, işinize zaman ayırmakta zorlanırsınız. Siyaset yapacak veya yapan arkadaşlara işini ve ailesini ihmal etmemesi tavsiyesinde bulunuyorum. Bazı arkadaşlar kendilerini çok kaptırıyorlar. İnsan siyasette bir de şöyle bir psikolojiye kapılıyor; ‘Ömür boyu siyasetin içerisinde olacağız, ömür boyu siyaset yapacağız’ gibi bir algıya kapılıyor. İşte bu çok tehlikelidir. Siyaset demokratik ülkelerde belirli aralıklarla kesintiye uğrayan ve belirli aralıklarda boşluk veren bir mekanizmadır. Seçim oluyor, çalıştığınız siyasi parti seçimi kazanamayabiliyor. Sonra yeniden geriye dönmek mecburiyetinde kalıyorsunuz. Geriye döndüğünüz zaman o boşluğu hissediyorsunuz. Onun için işlerini ve eşlerini, evlerini ihmal etmeyerek siyaset yapsınlar. Siyaset onurlu, insanlara hizmet verme adına çok iyi bir kulvardır. Orada insanlara hizmet verme fırsatı bulursunuz ama kendinizden çok ödün verirsiniz. Hiç teşekkürü yoktur. Bir ‘Allah razı olsun’ ve teşekkürü yoktur, herkes işini yaptırmanın gayreti içerisindedir. Size işlerini yaptırır ve yaptırdıktan sonra arkasını dönüp gider. Tabi birilerinin yapması lazım ve bunu yapan arkadaşlar memleketini seven, vatanını seven, çevresini seven insanlardan oluşursa o bölge daha fazla hizmet alma imkânı bulur. Ticaret hayatı işin reel olanıdır. Ticarete ne kadar fazla mesai verirseniz, ne kadar çok efor harcarsanız o kadar çok karşılık bulursunuz. Siyaset ve diğer sivil toplum örgütlerindeki gibi değildir. Ticarette tüm emeğinizin karşılığını alırsınız. Bir birikiminiz olur mal sahibi olursunuz, para sahibi olursunuz, itibar sahibi olursunuz. Tabi dürüst insansanız olursunuz. İşin doğrusu ticarettir.

 

Şuan İnegöl Ticaret ve Sanayi Odası Başkanlığınızın yanında TOBB`da da bir takım görevleriniz var. Bu görevlerinizin İnegöl`e ne gibi yansımaları oluyor?

İNEGÖL`ÜN SORUNLARINI, HÜKÜMETE İVEDİ ŞEKİLDE İLETEBİLİYORUZ

Uzun yıllardır İTSO başkanlığı yapıyorum. 3 dönemdir yaklaşık 12 yıldır da Odalar ve Borsalar Birliği Konseyi üyeliği yapıyorum. Konsey 30 kişiden oluşur. Türkiye’nin değişik yerlerinden gelmiş 30 arkadaş Odalar ve Borsalar Birliği Başkanının ve zaman zaman bakanların katılımı ile toplantılar yapar. Bu toplantılarda memleketin veya o oda başkanlarının sorunlarını dile getirdiği, rapor ettiği toplantılar olur. Herkesin getirdiği raporlar odalar birliğinde tek rapor haline getirilir ve hükümete iletilir. Bizim buradaki şansımız konsey üyesi olmamız, bizim İnegöl’ün ve bölgenin meselelerini hükümete daha çabuk ulaştırma fırsatı verir. Biz her konsey toplantısına gitmeden önce gerek meclisimizdeki gerek yönetim kurulumuzdaki gerekse de bölgemizdeki meseleleri rapor ederiz, orada dillendiririz, orada oluşan raporun içine sokturmaya çalışırız. Bölge meselelerini oradaki raporun içerisine soktuktan sonra hükümete daha kısa sürede ulaşmasını sağlarız. Bu da İnegöl ekonomisinin menfaatlerine olur.

Görev yaptığınız sürelerde birçok belediye başkanı ile çalışma imkânı buldunuz? Ters düştüğünüz belediye başkanları oldu mu? Hangisi ile daha uyumlu çalıştığınızı düşünüyorsunuz?

HEPSİ İLE GÜZEL İŞLERE İMZA ATTIK

1984’ten beri yaklaşık 30 yıldır bu işlerin içerisindeyiz. Ben ilk oda başkanı olduğumda Tabakoğlu belediye başkanlığını bırakmış, Muhittin Tanoğlu Belediye Başkanı olmuştu. Muhittin Tanoğlu ile çalışma fırsatı buldum. Daha sonra Cemal Arık ile çalışma fırsatım oldu. Daha sonra 2 dönem rahmetli Hikmet Şahin ile çalışma fırsatı buldum ve 2 dönemdir de Alinur Aktaş arkadaşımız ile çalışıyoruz. Tabi 4 belediye başkanı ile çok güzel çalışmalara imza attık. Çalışmalarımız daha çok OSB’de yoğunlaştı. Çünkü her belediye başkanı ile çalıştığımız dönemde OSB Yönetim Kurulu Başkanı Belediye Başkanıydı, başkan yardımcısı da bendim. O vesile ile İnegöl’ün mega projelerini beraber konuşma, düşünme, tasarlama ve hayata geçirme fırsatları vardı. 4’üyle de çok büyük projelere imza attık ve hayata geçirdik. Hiçbiri ile hiçbir konuda ters düşmedik. Konuştuğumuz konular hep İnegöl’ün menfaatleri olan İnegöl’ün mega projeleriydi ve İnegöl’ün menfaatinin olduğu hiçbir yerde biz muhalefet yapmadık, hep İnegöl’ün menfaatleri doğrultusunda hareket ettik. Bu birlik ve beraberliğin İnegöl’e çok büyük kazanımlarının olduğunu gördük.

 

İTSO Başkanlığına son iki dönemde talip olmamanıza rağmen şartlar sizi başkan yaptı. Gerçekten de aday değil miydiniz özellikle son seçimde...

BU BENİM SON DÖNEMİM

Bir önceki seçimde aday olmadığımızı deklare ettik. Onun sebebi o dönemde bir kanun vardı, 2 dönem üst üste yönetim kurulu başkanlığı yapan Türkiye’de kim olursa olsun başkan adayı olamayacak diye bir kanun vardı. O kanun önümüzde duruyordu, biz de o kanundan dolayı aday olmayacağımızı ifade ediyorduk. Ama seçimlere 8 ay kala o kanun kaldırıldı, 2 dönem üst üste başkanlık yapmış eski başkanların yeniden seçilebilmeleri gündeme geldi. Ben buna rağmen yine başkan olmama gibi bir duygu içerisindeydim. Ama bu bizim duygumuzla, düşüncemizle olmuyor. Çünkü çok uzun yıllar oda başkanlığı yapmışsınız, bir ekibiniz var, bir arkadaş grubunuz var, yürüdüğünüz yolda size inanan, güvenen arkadaşlarınız var. Son günlerde bu arkadaşlarımızın seçimin gidişatı doğrultusunda bir dönem daha bizim devam etmemiz doğrultusunda talepleri oldu. Biz de dengelere baktık. O dengeler içerisinde yeniden aday olma gerekliliğini hissettik ve son 1 haftada adaylığımızı açıkladık. Çünkü İTSO seçimlerinde siz kendi grubunuzdan çıkamıyorsanız, aday olmanız mümkün değil. Önce kendi meslektaşlarınız sizi seçecek, meclise seçileceksiniz. Meclis üyesi olmayan birinin İTSO Başkanlığına aday olması mümkün değil. Geçtiğimiz seçimlerde Ayhan Salman bizim çok sevdiğimiz bir arkadaşımız, bir dönem önce meclis üyesiydi ve bu seçimlerde aday oldu.  Meclis üyesi seçilmeden aday oldu, ben adayım dedi ama, meclis üyesi bile olamadı. Kendi grubundan bile çıkamadı. İTSO seçimleri çok enteresan seçimlerdir. Onun için İTSO seçimlerinde ilk önce meclise seçileceksiniz, sonra aday olacaksınız. Biz de meclise seçildikten sonra arkadaşlarımızın baskısı ve talebi ile yeniden aday olduk ve bir dönem daha İTSO’ya seçildik. Seçimin bittiği saatte orada bulunan basın mensubu arkadaşlara şu ifadede bulundum; ‘Bu benim son dönemimdir. Bir dahaki döneme İTSO Yönetim Kurulu Başkanlığına aday değilim’ dedim. Bu duygu ve düşüncelerim hala devam ediyor ve edecek. Allah ömür verirse önümüzdeki seçimlerde İTSO Yönetim Kurulu Başkanlığına aday olmayacağım. Artık yeni yetişen arkadaşlarımız var, yıllardır arkadan bizi destekleyen ve bizimle büyüyen arkadaşlarımız var. İTSO’nun en azından 4 bin tane üyesi var. Bu 4 bin üyenin her birinin burada yönetim kurulu başkanı olmaya hakkı vardır. Yeni arkadaşlar çıkar, o günkü konjonktüre göre hareket eder, stratejimizi belirler, hangi arkadaşımızın desteklenmesi gerekiyorsa destekler ve İTSO’yu yeni ufuklara açarız.

Aday olduğunuz ya da olmadığınız tüm seçimleri hep açık ara kazandınız.  Bunun bir sırrı var mı?

SÖZLERİMİN ARKASINDA DURDUM KİMSEYE BİR YANLIŞIM OLMADI

Ben bugüne kadar benimle yürüyen arkadaşlarıma hiç yanlış yapmadım, verdiğim sözleri hep tuttum. Bu bir ekip işidir. Tek başınıza bir hiçsiniz. Bu tür oluşumlarda bu tür seçimlerde ben yoktur biz vardır. Bizim yıllardan beri yürüdüğümüz arkadaşlarımız var. Ben bu arkadaşlarıma verdiğim sözleri hep tuttum. Kuş alayı ile uçar diye bir atasözü vardır, biz hep arkadaşlarımız ile alayımız ile uçtuk. Ne söz verdiysek hepsini yerine getirdik. Arkadaşlarımız bize inandı ve güvendi. Hiçbir arkadaşımıza yanlış yapmadık, yarı yolda bırakma gibi bir hadisenin içerisine girmedik. Bu birlik, beraberlik ve olgunluk içerisinde sürekli seçim kazandık. Bir de bugüne kadar yapılan hizmetlerimizi, çalışmalarımızı gerek İnegöl kamuoyu, gerekse İTSO üyeleri takdir etti ki yeniden devam etmemizi sağladılar. İTSO seçimleri çok kolay seçimler değildir, çok aşamalı, çok demokratik seçimlerdir. Türkiye’de yapılan en demokratik seçimlerdir. Bir siyasi hareket içerisinde olursunuz. Bu siyasi hareket içerisinde sizi alıp bir yere yazarlar, siz belediye başkanı da olursunuz, milletvekili de olursunuz, belediye meclis üyesi de olursunuz, il genel meclis üyesi de olursunuz yani birileri yazar olursunuz ama İTSO seçimlerinde böyle bir şey yok. Burada ilk önce 1 yıl içerisinde aynı iş kolunda devamlı rekabet ettiğiniz insanlardan oy isteyerek meclise seçileceksiniz. Bu çok önemli bir şey. Siz ticarette rekabet ediyorsunuz, aynı sektörde çalışıyorsunuz, bu insanlardan oy istiyorsunuz, teveccühlerini kazanarak meclis üyesi oluyorsunuz ve meclis oluştuktan sonra o bölgenin tüm aktivitesini harekete geçiren iş kolları da sizi tercih ediyor ve seçiliyorsunuz. Bu çok önemli bir hadise, kolay değil. Bu teveccüh ile bugüne kadar seçildik. Allah utandırmasın. Öyle zannediyorum İnegöl adına çok önemli hizmetlere imza attık.

Muhalifler sizi, özellikle seçim arifelerinde İnegöl Mobilyasına yeterli destek vermemekle suçluyor. Gerçekten de İTSO`nun mobilyaya desteği, diğer sektörlere göre daha mı az?

MOBİLYAYA HARCADIĞIMIZ PARA YÜZDE 80`E ÇIKTI

İTSO’nun bütçesinin yüzde 55-60 civarında ağaç sektörüne harcandığını söylüyordum. Geçenlerde reel bir çalışma yaptık. Oturduk, gerçek manada odanın sektörlere yaptığı çalışmaları çıkardık. Mobilyaya harcadığımız para yüzde 80 çıktı. İTSO, mobilya ile yatıyor, mobilya ile kalkıyor. Eğer İnegöl mobilyası bugünlere geldiyse tabi ki belediyemizin, sivil toplum örgütlerimizin, bu sektöre hizmet vermiş arkadaşlarımızın büyük emekleri vardır ama İTSO’nun emeğini kimse inkâr edemez. İTSO, 1. OSB’nin kurucularından biridir. 2. OSB’nin fikir babası ve kurucularındandır. MODEF’in kurucularındandır, TÜV Rheinland’ın kurucularındandır, İnegöl Tanıtım Grubu’nun kurucularındandır. Bunların hepsinin altında mobilya yatıyor. Biz 2. OSB’yi yapma teşebbüsünde bulunmasaydık mobilyacılara ucuz ve altyapısı hazır arsalar sağlanabilir miydi? MODEF olmasaydı İnegöl mobilyası kendisini daha iyi ifade edebilir miydi? Dünyaya tanıtabilir miydi? Dünya fuarlarına mobilyacımızı götürmeseydik mobilyacımızın gözü açılır mıydı? Daha sonra Mobilya Tanıtım Grubu kuruldu, İnegöl Mobilyası’nın adını dağa taşa yazdırdık. Türkiye, İnegöl mobilyasını bu kadar yakından tanıyabilir miydi? Belki diğer iş kollarına haksızlık yapıyoruz ama biz İTSO olarak mobilya ile yatıyoruz, mobilya ile kalkıyoruz. Bunu bu arkadaşlarımız da biliyor ama neden böyle yapıyorlar çözebilmiş değilim.

İnegöl mobilyasının geleceğini nasıl görüyorsunuz. İnegöl`de halen Çilek haricinde ulusal bir markamız yok. Neler yapılabilir. 2. OSB bu markalaşmada firmaların önünü açar mı?

İNEGÖL MOBİLYANIN BAŞKENTİ OLACAKTIR

Ben mobilyacı değilim, gıda sektöründe çalışan bir arkadaşınızım ama mobilyanın ve mobilyacılığın ne demek olduğunu çocukluğumdan beri yaşayan, bilen bir arkadaşınızım. Mobilyanın ne kadar istihdam dostu, katma değer üreten bir iş kolu olduğunu çok iyi biliyorum. İnegöl’de sloganı ilk ben konuştum; ‘İnegöl, mobilyada Türkiye’nin başkenti olacak’ cümlesini ilk ben telaffuz ettim ve İnegöl’ün mobilyada başkent olması yolunda ne lazımsa yaptım ve arkadaşlarımla birlikte yapmaya hazırım. İnegöl mobilyasının önünü açacak, İnegöl mobilyasını uçuracak en önemli hadise mobilya ve ağaç ihtisas organize sanayi bölgesidir. Bundan 15-20 sene sonra belki biz hayatta olmayabiliriz, hayatta olanlar görür ama mobilya ve ağaç işleri ihtisas OSB’de üretim yapan fabrika sayısı 100’ü geçtikten sonra yani bizim OSB’miz kadar doluluğa ulaştıktan sonra İnegöl, Türkiye’de mobilyanın başkenti olacak. Belediye başkanımızın iyi niyetli çalışmalarını hep birlikte görüyoruz. İnegöl’de sektörde çalışan arkadaşlarımızın ve sivil toplum örgütlerinin iyi niyetli çalışmalarını hep birlikte görüyoruz. Eğer bir 40 bin metrekare üzerine kurulacak yeni fuar alanımızı da becerebilirsek ve mobilyacı arkadaşlarımızın yaptığı Mobilya AVM hayata geçiyor, bu üçlü mekanizma ileride İnegöl’ün Türkiye’de mobilya başkenti olmasını sağlayacak ve İnegöl, mobilyada Türkiye’nin başkenti olacak.

Genel anlamda İnegöl`ün ekonomik ve ticaret hayatı ne durumda? Sanayicinin Orta Doğu ve Afrika`ya ihracat yapan mobilya firmalarının çok ciddî alacaklarının olduğu söyleniyor. Şuan mobilyada kriz hat safhada bu nasıl aşılır?

2008`DEN SONRA BÜYÜME KRİZİ YAŞIYORUZ

İnegöl’ü Türkiye’den ayrı tutamazsınız, Türkiye’nin ekonomisi neyse İnegöl’ün ekonomisi de ona paralel olarak sürüyor. Türkiye’de son yıllarda ekonomik manada bir takım sıkıntıların olduğunu hep birlikte gözlüyoruz. Türkiye’deki bu sıkıntıların İnegöl ekonomisine yansıdığını hep birlikte görüyoruz. Dünyada eğer Çin’i, Hindistan’ı, Kore’yi, Uzak Doğu’yu bir tarafa bırakırsak, dünya ekonomisinde 2008’deki global krizden sonra bir durgunluk dönemi yaşanıyor. Gerek Amerikan ekonomisinde, gerek Avrupa topluluğunda bir ekonomik durgunluk, büyüyememe gibi bir sorun yaşanıyor. Tabi Türkiye’de ve Ortadoğu’daki Irak’taki, Suriye’deki, Mısır’daki, Kuzey Afrika ülkelerindeki kargaşa ve kaos, Türkiye’yi de 1. dereceden etkiliyor ve yakından alakadar ediyor. Türkiye’de de 2008 Lehman Brothers krizinden sonra büyüyememe gibi bir sıkıntı var. Türkiye’nin büyümesinde bir sorun var. Bu yıl yüzde 4 büyümeyi hedefleyen Türkiye, hedeflerini geçtiğimiz günlerde revize etti, 3’ler seviyesinde olacağı ifade edildi. Türkiye’de enflasyon rakamları bu yıl yeniden revize edildi, daha da yüksek çıkacağı gündeme geldi. İşsizlik oranları değişmeye başladı, işsizlik artmaya başladı. Ekonomik göstergelerde bir takım sapmalar başladı. Geçtiğimiz günlerde Odalar ve Borsalar Birliği’nde yaptığımız bir toplantıda şöyle bir gerçek ortaya çıktı; Türkiye’de şuan ödemelerde muazzam bir sıkıntı yaşanıyor. Siz çalışıyorsunuz, üretiyorsunuz, pazarlıyorsunuz, satıyorsunuz ama tahsilatlarda her sektörde sıkıntı yaşanmaya başlandı. Bunun sebebi yeni çek yasasına bağlanıyor. Türkiye’de gerek dünyadaki büyüyememe krizinden, gerekse Orta Doğu’daki kaos ve kargaşadan büyük sıkıntılar yaşanıyor, İnegöl de bundan etkileniyor. Bizim ihracatımızın büyük bir bölümü tekstil ve mobilya. Tekstil ürünlerinin büyük bir bölümü Avrupa’ya yapılıyor, ama mobilyanın büyük bir bölümü Kuzey Afrika ülkelerine ve Orta Doğu’ya yapılıyor. Irak, Suriye, Kuzey Afrika ülkeleri böyle kaos ve kargaşa içerisindeyken, tabi ki ihracatçı arkadaşlarımız belki ihracatta sıkıntı çekmiyorlar ama, tahsilatta çok büyük sıkıntılar çekiyorlar. Sonra bir de sektör ihracatın dışında iç pazarda uzun vadeli çalışan bir sektör ve bu tür kaos ve kargaşadan, ekonomik krizlerden çok çabuk etkilenen bir sektör. Böyle olunca arkadaşlarımız bu manada sıkıntılılar.

 

Mobilyanın krize girdiği dönemlerde, tüm İnegöl ekonomisi krize giriyor.  Bu bilindiği halde İnegöl`e alternatif bir sektör yatırımı da maalesef yok. Bu konuyla ilgili ne yapılabilir.?

2.OSB`Yİ KARMA DÜŞÜNMELİYİZ

Bir sektörde büyüyerek İnegöl ekonomisinin yüzde 80-90’ları mobilya olacakmış gibi hareket edersek Detroit oluruz. Bu ne demek? Amerika’nın Detroit diye bir eyaleti var. Burası Amerika otomotiv merkezi. Otomotiv çöktü Detroit bitti. Şuanda bir ölü şehir. Ben her söylemimde şunu dile getiriyorum; biz 2. OSB’mizi mobilya ve ağaç içleri ihtisas OSB’mizi her ne kadar mobilya ve ağaç işleri ağırlıklı yaptıysak da, bu OSB’yi zamanla karma OSB olacakmış gibi düşünmeliyiz. Çünkü bir gün gelir, bu 10 yıl, 50 yıl, 100 yıl sonra olur, Türkiye’de mobilya cazibesini kaybetmeye ve çıkmaya başlayıp, daha yüksek katma değerli ürünler üretme mecburiyetinde kalırsak, şimdiden hazırlık yapmalıyız. Bir zamanlar Bursa, tekstilin merkeziydi. Tekstil, Avrupa’dan Türkiye’ye geldi, Türkiye’den Uzak Doğu’ya gitti. Şimdi gidin bakın Bangladeş, Pakistan, Hindistan tekstilci oldu. Türkiye daha klas ve butik ürünler üretiyor. Metrajlı işler Asya’ya kaydı. Bir gün Avrupa’daki mobilya, Türkiye’ye ve Türkiye’den de tekstil gibi Asya ve Uzak Doğu’ya gidebilir. O zaman biz ne yapacağız. Bugün Türkiye’deki istihdamın üzerindeki yükler, mobilya üretmeye müsait, ama yarın özellikle Marmara Bölgesi gibi bir yerde işsizler artıp, istihdamın üzerindeki yükler daha da fazlalaşır, girdilerimiz daha da fazlalaşır ve mobilya üretimini etkilemeye başlarsa, mecburen arkadaşlarımız mobilyadan çıkacak ve başka işler, başka arayışlar içerisine girecekler. Bunun uzun yıllar olacağını sanmıyorum. Mobilyada İnegöl’ün ve Türkiye’nin önü çok açık ama bu bir gün olacak. O zaman İnegöl’ün bu işlere hazır olması gerekiyor. Yani İnegöl’de sektörleri çeşitlendirmeliyiz. Mobilya liderliğinde diğer sektörleri de desteklemeliyiz. Mobilya ve ağaç işleri ihtisas OSB’miz bir gün gelecek karma OSB olacak.

Real anlamda Türkiye ekonomisini istikrarlı buluyor musunuz? Eskiden çok devalüasyonlar olur ve bir gecede kimisi batar kimisi zengin olurdu. Ancak, son 12 yıldır böyle bir şey yaşanmadı. Bu size göre ekonominin istikrarlı olduğunu mu gösteriyor.? Neye bağlıyorsunuz?

EKONOMİK İSTİKRAR SİYASİ İSTİKRARDAN GEÇER

Bir ülkede siyasi istikrar yoksa, o ülkede ekonomik istikrar olmaz. Türkiye demokrasisini daha yeni yeni oturtmaya çalışan bir ülke. Bizim Avrupa ülkelerindeki gibi sağlam bir demokrasimiz yok. Demokraside daha emekleme dönemindeyiz. Böyle bir ülkede 80’li, 90’lı yıllarda hep siyasi istikrarı bulamama gibi bir sıkıntımız vardı. Koalisyonlar, çok çabuk hükümet değişiklikleri ekonomiyi de etkiliyordu ve etkilenen ekonomide bir sürü çalkantıları, ekonomik krizleri yaşıyorduk. 2002 yılında sonra AK Parti iktidarlarıyla Türkiye’de siyasi istikrar yakalandı, buna paralel olarak ekonomik istikrar da bulundu. Ekonomik ve siyasi olarak bir güven ortamı oluşturuldu. Ve bu güven ortamına para sahibi olan dış güçler, sıcak para akışı sağladılar. Şuanda Türkiye ekonomisi Türkiye’ye gelen sıcak para ile dönüyor. Türkiye daha hala kendi ayakları üzerinde duran bir ekonomik yapıya sahip değil. Bunu ben söylemiyorum, bunu ekonomik veriler söylüyor, cari açığımız söylüyor. Biz hala şuanda bile 155 milyar dolar ihracat, 250 milyar dolar ithalat yapıyoruz. 100 milyar dolarlık bir açığımız var. Türkiye bir gün gelip ihracatı ile ithalatını kafa kafaya getirir veya ihracatını ithalatının üzerine çıkarırsa, İnegöl gibi olursa, işte o zaman Türkiye, Orta Doğu’da lider, ekonomisi göbekten dışarıya bağlı olmayan ve kendi göbeğini kendi kesebilen bir ülke konumuna gelir ve o zaman coğrafyasında ekonomik manada da lider konuma geçer. İşte o zaman Türkiye, dünyadaki ilk 10 ekonomi içerisine girmiş olur. Türkiye bu hedefe ulaşma adına artık katma değeri yüksek ve ithalat yolu ile Türkiye’ye giren malları üretecek yatırımları yapmalı, bu konuda yeni stratejiler üretmeli diye düşünüyorum. Artık Türkiye’nin kabuğunu kırıp, bu manada bir reform başlatması gerekir. Dışarıdan gelen sıcak para nerelere harcanıyor ona bir bakın. Bu sıcak para, bu para bolluğu yüksek teknoloji yatırımlarına ve Türkiye’ye ithal olarak giren girdilerin Türkiye’de üretilmesi adına harcanıyor ise bir sorun yok ama maalesef hala daha Çin’den oradan buradan gelen çar çöpe harcanıyor. Hala daha ölü yatırımlara harcanıyor. Sanayici yatırım yapmaktan, işçi çalıştırmaktan, üretim yapmaktan, ihracat yapmaktan ziyade yer yapıp kiralama gibi bir derdin peşinde, hazıra konmanın derdinde. Ben burada bu yatırımı yapan arkadaşları da kınamıyorum, onu o düşünceye sevk eden yapıya kızıyorum. Adam ne için yatırım yapmıyor, ne için işçi çalıştırmıyor, ne için ihracat yapmıyor da, ‘Bir yer yapıp kiraya vereyim, hayatımı bundan sonra iyi idame ettireyim’ diyor. İşin orasına bakmak lazım, istihdamın üzerindeki yüklere bakmak lazım, ihracattaki güçlüklere bakmak lazım, bürokratik güçlüklere bakmak lazım, yatırımdaki güçlüklere bakmak lazım, yatırımcının ve sanayinin katma değerli ürünleri üretmesi adına, önünü açmak adına çalışmalar yapmak lazım.

Siyaset yaptığınız dönemlerde İnegöl`ün il olma konusu gündemden düşmüyordu. Ancak hükümetin bütünşehir yasası ile İnegöl merkez ilçe oldu. Bu durum İnegöl`ün ticaret hayatına artı, ya da eksi ne katar?

28 ŞUBAT BÜTÜN PROJEMİZİ YERLE BİR ETTİ

İnegöl’ün il olma konusundaki ilk çalışmayı biz başlattık. O dönemde siyaset yapıyorduk. İnegöl Devlet Hastanesi’nin bakım ve onarımı için Sağlık Bakanlığına gittim. Sağlık Bakanlığı’ndan bakım ve onarım için bir para çıkarttık. Yenişehir İlçe Başkanı da yanımdaydı. Aynı miktarda parayı Yenişehir Devlet Hastanesine de verdiler. Dedim ki; ‘İnegöl ile Yenişehir bir değil neden aynı parayı veriyorsunuz?’. Oradaki genel müdür şu ifadeyi kullandı; ‘Biz ilçelere aynı gözle bakarız. İlçeler bu konuda bir talepte bulunursa biz İnegöl’e de Yenişehir’e de İznik’e de aynı parayı çıkartırız’ dedi. Bu benim çok tuhafıma gitti. İnegöl’e döndüğümde bir farkımız olması için il olmamız gerektiğini söyledim. Bilecik 50 bin nüfus ile devlet pastasından bu kadar pay alırken İnegöl neden bu kadar üretim yapmasına rağmen bu kadar az alıyor? İnegöl’ü il yapalım dedik. O günlerde Refah-Yol hükümeti vardı. Bizim çalıştığımız siyasi parti de o koalisyonun içerisindeydi. O dönemde parlamentodaki milletvekillerimize İnegöl’ün il olması için 2 defa kanun teklifi verdirdik ve iş öyle bir noktaya geldi ki, Rahmetli Başbakan Necmettin Erbakan İnegöl’e geldi, ‘Ya 81 ya 82 olacaksınız’ dedi. İş o aşamaya geldi, arkadan 28 Şubat oldu. 28 Şubat bizim bütün projemizi yerle bir etti. Daha sonra İnegöl’ün il olması konusunda bizim ve bizden sonraki arkadaşların gayretleri devam etmesine rağmen İnegöl’ün il olması konusunda başarılı olunmadı. O dönemde hiç olmazsa İnegöl’ü ve Türkiye’de İnegöl’e benzer yerleşim yerlerini özel statülü bir duruma sokmanın mücadelesini verelim dedim. Bu konuda da İTSO olarak çok çalıştık ama bir gün geldi İnegöl, Bursa Büyükşehir’e bağlandı. Şuan Bursa Büyükşehir’in bir ilçesiyiz. Bu ne olacak? Bunun İnegöl’e getirisi mi olacak? Bunu konuşmak için çok erken, bunu zaman gösterecek. Ama ben şöyle düşünüyorum. İnegöl gibi rüştünü ispat etmiş, kendi imkânları ile kendi küllerinden doğarak bu başarıyı elde etmiş, devletin hiçbir desteğini almadan bugünlere gelmiş bir yerleşim yeri, bir ekonomik aktivite, bir enerji Bursa Büyükşehir’e bağlanırsa İnegöl’ün frenine basılır gibi geliyor bana. Bugün İnegöl’deki siyasi otorite ile Bursa’daki siyasi otorite örtüşüyor. İnegöl’de de AK Parti belediyelerin başında Bursa’da da AK Parti belediyelerin başında. Demokratik bir ülkede yaşıyoruz. Ülkede 4-5 yılda bir seçim oluyor. Bu yarınlarda böyle olmayabilir. Bursa Büyükşehir’in başındaki siyasi otorite ile İnegöl’deki siyasi otoritenin örtüşmediği bir dönem yaşanabilir. Bu dönemde bizim Bursa Büyükşehir pastasına verdiğimizi geri alabilecek miyiz? Bu benim kafamda bir soru işareti. Hatta ve hatta bu dönemde alabilecek miyiz? Onu da zaman gösterecek. Bizim yarattığımız bir katma değer var. İnegöl Belediyesi’nin su paraları ile ulaşım ile emlak vergileri ile arsaları ile 110 trilyonluk bir katma değeri var. Bu 110 trilyonun bir kısmı personel giderlerine harcanıyor geriye kalan kısmı da İnegöl adında harcanıyor. Artı sadece parayla değil bu gücü eline almış İnegöl Belediyesi, diğer sivil toplum örgütleri ile birlikte oturup diyor ki; ‘Arkadaş, biz bir OSB yapalım’. Oturuyoruz, 1 lira parasız İnegöl’deki gücü, enerjiyi harekete geçirerek ön ödeme alarak OSB yapıyoruz. Şimdi ipler Bursa Büyükşehir’e bağlı. Biz bir mega proje konusunda oturup Bursa’daki ağabeylerimize danışmadan bir karar alamayız. İkincisi bu 110 trilyonluk bütçeyi oluşturan İnegöl bunun karşısındaki yatırımı Bursa Büyükşehir Belediyesi’nden alabilecek mi? Bugünkü siyasi örtüşmeye rağmen alabilecek mi? Yarınlarda bu siyasi irade örtüşmediği zaman alacağına hiç inanmıyorum. Burada Bursa Büyükşehir’e bağlı Mudanya, Gemlik, Orhangazi, İznik, Büyükorhan, Harmancık, Keles bunlar hizmet alırlar çünkü bunların bütçeleri çok küçük. Bunlar Bursa Büyükşehir’e bağlanmanın avantajlarını yaşarlar ama İnegöl farklı bir ilçe. Bizim gibi Tarsus gibi Bandırma gibi Polatlı gibi Nazilli gibi Çorlu gibi Alanya gibi rüştünü ispat etmiş ve artık il konumuna gelmiş özel statülü mega ilçelerin büyükşehirlere bağlanmasının çok faydalı olacağına inanmıyorum. İnşallah yanılırım.

AK Parti ilk kurulduğunda size İnegöl Belediye Başkanlığı teklif edildiğini ancak kabul etmediğinizi biliyoruz. Neden kabul etmediniz? AK Parti`ye mi güvenmediniz, kendinize mi?

HİKMET ŞAHİN BAŞKANLIK TEKLİF ETTİ

Rahmetli Hikmet Şahin, kendisi Bursa Büyükşehir’e gittikten sonra İnegöl Belediye Başkanlığını bana teklif etti. Ben kendisine teşekkür ettim, belediye başkanlığı yapamayacağımı ve belediye başkanlığının benim ticari hayatıma engel olacağını belirterek, kendisine teşekkür ettim. O dönemde ben siyaset defterini kapatmıştım, hala kapalıdır. Biz topluma faydalı olmanın yollarının sadece siyasetten değil, bu tür sivil toplum örgütlerinden de geçeceğini düşünerek, İTSO başkanlığı görevi ile de topluma ve insanlara hizmet edebileceğimiz düşüncesiyle, bu kulvarda da hizmetimize devam etmeye çalışıyoruz.

Hükümetin demokratik açılım projesini nasıl değerlendiriyorsunuz? iş dünyası bu açılımı destekliyor mu? Türkiye`ye faydası olacak mı?

EN ÖNEMLİ UNSUR GÜVENLİK VE HUZURDUR

Güvenin, huzurun olmadığı hiçbir yerde ne ekonomik olur, ne alışveriş olur, ne zenginlik olur, ne kazanç olur. En önemli unsur güvenlik ve huzurdur. Bizim de ülkemizin güvenlik ve huzuru bulma adına hükümetimiz bir açılım süreci başlattı. Bunu destekliyoruz. Bu açılım sürecinin sonunda bir uzlaşı ile Türkiye’deki Türk ve Kürt vatandaşlar bugüne kadar yaşadıkları gibi kardeşlik, birlik, beraberlik içerisinde bu ülkeyi daha ileri noktalara getirmelidir. Maalesef hükümetin ve devletin pazarlık ettiği kesim yani HDP maalesef bunu suistimal ediyor ve kullanıyor. Yeni çıkarlar elde etme adına bunu kullanıyor. Bunu son günlerde üzülerek görüyoruz. Geçtiğimiz günlerde Kobani’yi bahane ederek, her tarafı yaktılar, yıktılar, 40 kişinin ölümüne sebep oldular. Bu hiç demokratik olmayan, çağdaş olmayan bir yol ve hala bundan kazanım elde etmeye çalışıyorlar. Üzülerek izliyorum. Hükümet ısrarla çözüm sürecinin üzerinde duruyor. Yüzde 90’ı bitti deniyor, yüzde 10’luk zor bir kısmın kaldığı söyleniyor. Ben öyle ümit ediyorum, bu iş başarıyla noktalanır, Türkiye bir huzur ve güven ortamı içerisine girer. Bu Türkiye’nin kalkınmasını, büyümesini ve Türk ekonomisini birinci derecede etkiler ve hızlandırır. Türkiye’nin büyümesinin önünü açar.

17 Aralık operasyonunu nasıl değerlendiriyorsunuz? Gerçekten bir yolsuzluk operasyonumuydu, yoksa paralel denilen yapının bir darbe girişimimiydi?

ORTALIK TOZ DUMANKEN, DOĞRU TAHLİL YAPILAMAZ

Bizim yaptığımız toplantılarda daha çok ekonomik meseleler konuşulur. Bu konu siyasi bir konu, yani Türkiye’nin siyasetine yön verme adına yapılan, bir takım siyasi mühendislik çalışmalarının neticesidir. Bu konu bizi ve Türk ekonomisini çok fazla yakından alakadar eden bir konu değil. Bu konu önümüzdeki yıllarda 5-10 yıl sonra daha rahat irdelenip daha rahat tahlil edilme fırsatı bulunur. Şu anda kimin haklı kimin haksız kimin doğru kimin yanlış olduğu bu toz ve duman ortamında belli değil. Bu tür hadiseler ilk defa olan hadiseler değil. Bu siyasi bir çekişme. Bunun daha netleşmesi için bu toz bulutunun ortadan kalkması lazım, bunun için de zaman lazım. Önümüzdeki yıllarda 17 Aralık ve 25 Aralık sürecinin daha rahat tahlil edilme ve daha reel olarak görülme imkânı bulunur.

 

Metin Anıl`ın en büyük hobisi hiç şüphesiz avcılık. Sanırım hafta sonları sizi İnegöl`de bulmak zor. Nereden çıktı bu merak. Daha çok ne avlıyorsunuz?

AVCILIK İLLE KIRMAK, VURMAK DEĞİLDİR

Benim babam avcı. 11 yıl İnegöl Avcılar Kulübü Başkanlığı yapmış ve 90 yaşına rağmen hala ava giden bir babanın oğluyum. Biz kendimizi bildik bileli duvarda tüfek, bahçede köpekle büyüdük. Bir avcının iyi bir tüfeği iyi bir de köpeği olmalı. Evde 3 kişi bir araya geldiği zaman av sohbeti ediliyorsa siz de çocuk olarak avcı yetişiyorsunuz. Biz de böyle bir ortamda avcı yetiştik, hobimiz oldu, aşkımız oldu, sevdamız oldu. Haftasonlarını sezon açıksa avda değerlendiriyoruz. Çok güzel bir av grubumuz var. Avcılık ille kırmak, vurmak değildir. Avcılık evden çıkıp eve dönünceye kadar olan bir süreçtir. Hazırlık, arabaya binme, yolculuk yapma, yerleşme, avlanma, av sonunda sohbet, muhabbet ve yemek, dönüş, av anılarının anlatıldığı, kritik yapıldığı o 2 günü dolu dolu yaşarsınız. O bir süreçtir. Siz sadece tetiği çekip avı vurduğunuz zaman zevk almazsınız. O zevk evden çıkıp eve dönünceye kadardır. O bir süreçtir. O süreci çocukluğumuzdan beri sevda gibi yaşıyoruz. Çok iyi bir arkadaş grubumuz var. Onlarla mevsimine göre değişik kuş avcılıkları yapıyoruz. Değişik insanlarla tanışıyoruz. Doğanın ve doğal hayatın ne olduğunu yakından görme fırsatı buluyoruz. Çok güzel bir hafta sonu geçiriyoruz. Tüm insanlara şöyle bir tavsiyem var; herkesin bir hobisi olmalı. Bizim hobimiz avcılık. Herkes avcı olsun demiyoruz, herkesin bir hobisi olmalı. Kimisi futbol oynar kimisi basketbol oynar kimisi balıkçılık yapar kimisi bilardo oynar ama herkesin bir hobisi olmalı. Artık dünyamız, Türkiye’miz, İnegöl’ümüz eskisi gibi değil. Artık günün yoğunluğu, iş stresi o kadar fazla ki bunu aşma adına insanların kafalarını dağıtması ve kafasındaki kendisini yoran hâdiseleri ortadan kaldırması adına bir şeylerle meşgul olması lazım. Herkesin bir hobisi olmalı.

Geçmiş yıllara dair Bizimle paylaşacağınız  güzel bir anınız var mı?

İNEGÖLSPOR`LA İLGİLİ UZUN YILLAR SAKLADIĞIMIZ BİR SIR VAR

İnegöl Belediye Başkanımız Alinur Bey’di. O dönemde milletvekilimiz Sedat Kızılcıklı idi. Belediye Başkanımız İnegölspor’un da başkanıydı. Ben de İnegölspor başkan vekiliydim. Eskişehirspor ile alakalı bir maçımız vardı ve Eskişehirspor ile alakalı federasyonla bir işimiz vardı. Yönetim kurulu toplantısında ‘Federasyona gidelim, bu işi federasyonda çözelim’ dedik. Belediye Başkanımız da hemen telefonu kaldırdı, Sedat beye; ‘Sayın vekilim, Ankara’ya geliyoruz. Federasyon ile bir işimiz var. Bu işi çözmemiz lazım’ dedi. Tamam dedik, gününü saatini kararlaştırdık. Başkanım ben ve birkaç yönetici arkadaşımız da vardı. Sabah çok erken bir saatte arabaya bindik doğru meclise gittik. Sayın Kızılcıklı bizi odasına aldı. ‘Telefon edin de federasyona gidelim’ dedik. ‘Kızım bana federasyonu bağlar mısın’ dedi. Kız federasyonun İstanbul’da olduğunu söyledi. Biz orada şok olduk. Biz hepimiz federasyonun Ankara’da olduğu gibi bir algıyla gittik. Sonra Sayın Kızılcıklı bize güzel bir öğlen yemeği ikram etti ve yiyerek İnegöl’e geldik. Orada karar aldık, dedik ki; ‘Arkadaşlar bu iş İnegöl’de duyulursa sansasyon olur, rezil oluruz’. İnegölspor o gün ceza almaktan kurtuldu. Biz bu işi sakladık, Sayın Kızılcıklı ifşa edinceye kadar sakladık. Bu sırrı ilk defa Sayın Kızılcıklı aktardı. Böyle bir hadise yaşandı.



  • BIST 100

    10045,74%-0,37
  • DOLAR

    32,46% 0,24
  • EURO

    34,63% 0,14
  • GRAM ALTIN

    2390,71% 0,45
  • Ç. ALTIN

    3886,52% 0,00