AHISKALILARDAN SESSİZ AMA ANLAMLI YÜRÜYÜŞ

AHISKALILARDAN SESSİZ AMA ANLAMLI YÜRÜYÜŞ

Ahıska sürgününün 69. yılı dolayısı ile gerçekleşen yürüyüşe siyasi partilerin temsilcileri ile sivil toplum örgütleri de destek verdi.

İnegöl Ahıska Türkleri Kültür ve Yardımlaşma Derneği, 14 Kasım 1944 Ahıska Sürgünü dolayısı ile dün saat 14.00’da bir anma programı gerçekleştirdiler. İnegöl AVM’den Atatürk Anıtı’na kadar devam eden sessiz yürüyüş ile başlayan program Atatürk Anıtı önünde gerçekleştirilen konuşmaların ardından son buldu.

 

Düzenlenen yürüyüşe CHP Bursa Milletvekili İlhan Demiröz, MHP Bursa Milletvekili Necati Özensoy, MHP İl Başkanı Hasan Toktaş, MHP Bursa Belediye Başkan Adayı Kadir Koçdemir, İnegöl’de bulunan tüm siyasi parti ilçe başkanları ve partililer, sivil toplum kuruluşlarının temsilcileri, bazı oda ve dernek başkanları ile çok sayıda Ahıskalı katıldı.

 

ÇAĞLAR BOYU TARİH ONLARIN DESTANSI KAHRAMANLIKLARINI YAZIYOR

Ahıska Türklerinin son 70 yılda üç defa sürgüne uğrayan ve 1944 yılında kanlı diktatör Stalin`in hışmına maruz kalarak sürgüne tabi tutulan masum, sessiz ve yaralı bir ceylan olduğunu belirterek konuşmasına başlayan İnegöl Ahıska Türkleri Kültür ve Yardımlaşma Derneği Başkanı Mehmet Taş, “1944 sürgünü Ahıska Türklerinin yaşadığı ilk yıpranış, ilk savruluş değil. Çağlar boyu tarih onların destansı kahramanlıklarını yazıyor. Osmanlı döneminde eyalet başkenti olan bir Türk yurdu Ahıska, 1828 Osmanlı-Rus harbinde çoluk-çocuk, genç-yaşlı, kadın-erkek omuz omuza kendi imkânlarıyla Ruslara karşı kahramanca savaşır. Ancak ne yazık ki 1829 Edirne Antlaşması gereği Ahıska bölgesi Ruslarca savaş tazminatı olarak sunulur. Yıllar boyu Rus hükümetinin elinde acımasızca yönetilen bu halk, İkinci Dünya Savaşı`nda da 40 bin evladını SSCB ordusuna vermek zorunda kalır” dedi.

 

KENDİ YAPTIKLARI DEMİRYOLU İLE SÜRGÜN EDİLDİLER

Ahıskalı erkekler daha savaştayken, kalan yaşlıların ve kadınların Ahıska-Borcom demiryolu inşasında çalıştırıldığını aktaran Mehmet Taş, “Ne hazindir ki kendi elleriyle döşedikleri demir yolunda, gelen ilk trenlerle hem de hayvan vagonlarıyla bu halk bir sürgüne, bir ölüm yolculuğuna sürüklenir. Savaş sonunda çoğu sakat olarak dönen askerler için geride artık ne evleri, ne yurtları ne de aileleri vardır. 15 Kasım 1944 sabahı Ahıska tarihinde kırılma noktasıdır. Yol zorludur, yol soğuktur, bilinmeze doğru bir göç başlamıştır. Geri döneceklerini zannederek yola çıkan 120 binden fazla Ahıskalı artık vatansız, topraksız, kimsesizdir. İçlerinden okuryazar ve aydınlar alınıp Sibirya`ya gönderilir. Kendilerinden bir daha haber alınamaz. Bir halkı yok etme planının süreci tıkır tıkır işlemektedir. Açlığın, soğuğun ortasında, Kafkasya`nın acımasız tabiat şartlarında birçok insan bu ölüm yolculuğuna daha fazla direnemez, hayatını kaybeder. Kızıl ordu askerleri şehit olan bu insanların gömülmesine, namazlarının kılınmasına dahi izin vermez. Onları kolundan, bacağından tutarak Kafkasya`nın uçsuz bucaksız karlı dağlarına fırlatırlar. Şehitlerimizi kurtlara, kuşlara yem olarak bırakırlar. Bu sürgün bir ay boyunca böyle sürüp gider. Bu nedenle çoğu insan ölülerini koynunda, kucağında saklayarak varacakları yere kadar götürmeye çalışırlar”

 

ÜLKEMİZE GELENLERE VATANDAŞLIK VERİLMELİ

Türkiye Cumhuriyeti tarafından 2 Temmuz 1992 tarih ve 3835 numara ile çıkarılan ‘Ahıska Türklerinin Kabul ve İskânına Dair Kanun’ gereğince, 160 ailenin Iğdır`a yerleştirildiğini fakat devamının gelmediğini aktaran Mehmet Taş, “Daha sonra kendi imkânlarıyla Türkiye`ye gelen Ahıska Türkleri Bursa, İzmir, Antalya, İstanbul gibi şehirlere yerleşmişlerdir. Her şeylerini yok pahasına satıp uçak parasını toplar toplamaz Türkiye`ye göçen Ahıska Türklerinin durumu ülkemizde de maalesef iyi değil. 3835 sayılı kanunun üzerinden 21 yıl geçmesine rağmen bazı konularda özellikle resmî işlemlerde sıkıntılar maalesef devam etmektedir. Özellikle oturma izni, çalışma izni, diploma denklikleri ve Türk vatandaşlığını alma konusunda düzenlemelerin bir an önce yapılması gerekmektedir. Tüm sorunların çözümü 3835 sayılı kanunun yürürlüğe geçmesiyle çözüleceğine inanıyoruz. Yasayla ülkemize gelenlere vatandaşlık verilmeli. Bulundukları ülkelerde kalan Ahıska Türklerinde çifte vatandaşlık verilerek güvence altına alınmalıdır. Dünya üzerinde zulüm gören, acı çeken, haksızlığa uğrayan tüm insanlara ve ülkelere yardım elini uzatan devletimiz inanıyorum ki kendi dilinden, kendi dininden olan ve vatanını canından aziz bilen Ahıska Türklerine de şefkatli kollarını uzatacaktır. Sorunların çözümü için gerekeni yapacaktır. Herkesin bir hayat hikâyesi vardır, kimi acı, kimi tatlı ama Ahıskalıların dramı çok farklı, üç kelimeyle anlatılır. ‘İşkence, zulüm, sessiz çığlık’. Yüce Rabbimden bir tek isteğim var. Bundan sonra Ahıskalılar artık üzülmesinler, yeni hayatlarını da kendileri üç kelimeyle anlatsınlar; ‘Sağlıklıyız, Huzurluyuz ve Mutluyuz’. Biz Ahıskalıyız, Biz Türk`üz, Biz Müslüman’ız. Bu hasletlerimizle de onur duyuyoruz, gurur duyuyoruz” ifadelerini kullandı.

 

69 YILLIK SÜRGÜNÜ YAŞAYAN DEDE ANLATTI

6 yaşında sürgüne uğrayan ve şuanda 75 yaşında olan Vahdettin Şahmuradov yaptığı konuşmasında; “Bizim buraya gelişimize sebep olan yerli hükümete bin bir rahmet ediyorum. Bizi Türkiye’ye kabul eden insanlardan çok memnunuz. Allah’a şükürler olsun ki doğduk doğalı Türkiye hükümeti tanıyoruz, Türkiye Cumhuriyeti bayrağı altında çalışmak istiyoruz. Türkiye Cumhuriyeti sağ olsun. Mecliste Ahıska Türkleri kabul olunsun, onlara kimlik verilsin diyorlar. Geliyor Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç kabul etmiyor. Sözüm odur ki, biz elhamdülillah Müslüman’ız, imanımız var, Türk’üz, geldik güçlü, sayılmış memleketin topraklarına. Selametteyiz, kaygımız yok ama bazı işlerde sıkıntılarımız var. Onu da belki devlet halleder” dedi.



  • BIST 100

    10276,88%0,67
  • DOLAR

    32,34% -0,07
  • EURO

    34,74% 0,06
  • GRAM ALTIN

    2390,37% -0,26
  • Ç. ALTIN

    3880,65% 0,07