BİR KOLTUKLA ZENGİN OLUNUR MU?

BİR KOLTUKLA ZENGİN OLUNUR MU?

Uzun yıllar mobilya sektöründe üst düzey yöneticilik yapan işadamı Fatih Arik, sektöre yön verecek tecrübelerini ve birikimlerini bir kitapta topladı.

Türkiye’nin mobilya merkezi İnegöl, sektörel başarısının yanında, akademik ve sanatsal başarılarıyla da ön plana çıkıyor. Son olarak uzun yıllar mobilya sektöründe farklı kademelerde bulunan işadamı Fatih Arik, tecrübe ve birikimlerini kaleme aldığı “BİR KOLTUKLA ZENGİN OLUNUR MU?” İsimli kitabıyla bir ilke imza attı. İlk baskısı gerçekleşen kitabın, 25 Ocak 2023 tarihinde DNR ve PENGUEN yayınevlerinde, akabinde internet sitelerinde satışa sunulacağı kaydedildi.

Mobilya sektörüne yön verecek kitabın içeriği ve amacına yönelik bilgi veren Fatih Arik, “Mobilyada Yan Sanayi ve Yan Sanayinin Sektöre Etkisi, üretimde her sektörde olduğu gibi mobilya sektöründe de yan sanayi çok önemli bir yere sahiptir. Ve ülkemizde birçok alanda yan sanayinin çok iyi bir yerde olduğu belirtilebilir. Dünya otomotiv sektörü, yan sanayi anlamında ülkemizden ciddi bir şekilde faydalanmaktadır. Mobilya sektörü de otomotiv sektörünü örnek almaktadır. Böylece mobilya sektörü yan sanayi anlamında kendini geliştirmektedir. Ülkemizde yan sanayinin gelişmesi sektöre ne kazandırır? Mobilya üreticisinin üreteceği bir koltuğun iskeleti, ayağı veya bir dolabın kapağı, ray sistemi vb. birçok parçayı dışarıdan ithal etmiyorsanız, kendi ülkenizde bunları üretiyorsanız, ana ürünün hem fiyatı hem de üretim hızı, inanılmaz bir düzeye ulaşmaktadır. Yan sanayinin başka bir avantajı ise kapasiteyi ve teslimatı hızlandırmasıdır. Örneğin yurt dışından 1000 adet mobilya siparişi alan bir firma, kendi kapasitesi dâhilinde 600 adet üretebilir. Kalan 400 adedi ise aynı kalite standartlarında üretim yapacak fason firmalara verebilir. Böylece hem siparişi alan firma hem de fason firma kazanç sağlayacaktır. Ayrıca bu üretim şekli, hızlı teslimatı da sağlamaktadır. Yani bu sipariş, firma tarafından üretilirse iki ayda biter ama yardımcı üretim yapan bir firma ile birlikte bu süre bir aya kadar düşebilir. Yan sanayi üretimine yönelik yaşadığım bir örneği sizlerle paylaşmak isterim. Bir İhale “Yıllar öncesiydi, bir ihaleye üç ayrı firma olarak katılmıştık. Biz, bu ihaleye orta ölçekli bir firma olarak katılım sağlamıştık. İhaleye katılım sağlayan üç firmadan biri, Türkiye’de mobilya sektöründe öncü olan bir firmaydı. Yani ülkemizin en kıymetli markalarından biriydi. Biz, bu firmanın bir alt segmentinde yani orta ölçekli bir firmaydık. Bizden hariç üçüncü firma ise daha küçük ölçekli bir firmaydı. Bu ihale kapalı zarf usulü yapılmıştı. Ve kapalı zarflarda verdiğimiz fiyat tekliflerimiz alenen orada açıklanmıştı. Sonuç olarak en yüksek teklifi veren firma ihaleyi almıştı. Bunun nedenini ise ‘Güven teşkil eden bir firmayı tercih ettik.’ diye açıklanmıştı. Bu sonuç, komik bir durumun da ortaya çıkmasına neden olmuştu. Çünkü en yüksek fiyatı veren ve işi alan firma, buişi bize vermişti. Biz ise aldığımız bu işi, bizden daha küçük olan diğer firmaya vermiştik. Kısaca ihaleye katılan üç firma da verdiği fiyatla işi almıştı. Bu iş de milyonluk bir işti. Biz, işi verdiğimiz en alttaki firmanın üretiminin kalite kontrolünü yapmıştık. Bize de işi veren marka aynı şekilde bize gelen ürünlerin kalite kontrolünü yapmıştı. Böylece en alttan en üste doğru belli kalite standartlarında bir üretim gerçekleşmişti. Üç firma da istediği fiyat teklifi dâhilinde üretimi gerçekleştirmişti. Alıcı firma ise ihaleyi verdiği marka etiketiyle ürünü teslim almıştı. Bu işte, üç firmanın da fiyat oranı çok farklıydı. İhaleyi alan ilk firma, işi üç milyona almıştı. Bu firma, bize bu işi iki milyona vermişti. Biz ise işi bir milyona diğer firmaya vermiştik. Aslında bu iş bir milyon ile yapılmıştı. Ama alıcı firma bu iş için üç milyon ödemişti. Bu ödemeyi sadece güven telkin eden bir marka adına yapmıştı. Bu durum, bir marka isminin ne kadar etkili olduğunu da göstermektedir.” Yukardaki olaya bakıldığında ülkemizde yan sanayinin geldiği nokta daha iyi anlaşılabilir. Aynı zamanda bu iş, yan sanayinin kalite standartlarını da göstermektedir. Kısaca en alttaki firma, en üstteki firmanın kalite standardına uygun bir üretim gerçekleştirmiştir.”

Fatih Arık Kimdir; 

Fatih Arik, memur bir babanın oğlu olarak 1980 yılında, Erzurum merkezde doğmuş, babasının tayini nedeniyle üç yaşında, ailesiyle birlikte İstanbul’un Tuzla ilçesine taşınmıştır. İlk ve orta öğrenimini tamamladıktan sonra yine Tuzla’da lise son sınıfa devam ederken bir yıl sözleşmeli memur olarak çalışmıştır. Evlidir; 3 kız, 1 erkek çocuk babasıdır. Süleyman Demirel Üniversitesi Pazarlama ve Anadolu Üniversitesi İktisat bölümlerinde yüksek tahsil yapan ya- zarımız, bu eğitimlerini -iş hayatına dönme zorunluluğundan- yarıda bırakmıştır. Mobilya sektörüyle çocukluk yıllarında tanışan Fatih Arik, 1997 yılından itibaren; İpek Mobilya, İstikbal Mobilya ve Alibey Müesseselerinde yönetici olarak çalışmıştır. Kurucu ortağı olduğu Luxev Mobilya’da, 18 yıldır üst düzey yönetici olarak görevini sürdürmektedir. Ayrıca Türkiye ve yurt dışındaki mobilya mağazalarıyla ortak bir şekilde çalışacak olan ve yazarın kendi adını taşıyan bir tasarım uygulaması geliştirmiştir.

 



  • BIST 100

    10045,74%-0,37
  • DOLAR

    32,46% 0,24
  • EURO

    34,63% 0,14
  • GRAM ALTIN

    2390,71% 0,45
  • Ç. ALTIN

    3886,52% 0,00