BÜYÜK TAVİZ!

BÜYÜK TAVİZ!

Kurt dumanlı havayı seviyor Yine Dış Mihrak Lobisi kazandı Nefret Suçları yasal mevzuatımıza sokuldu

Gezi olayları ile başlayan süreçte Türkiye’de yardım kuruluşlarını bile büyük bir sıkıntıya sokan Uluslararası Terörizmin Finansmanının Engellenmesi ve fecaatlerle dolu Petrol Yasası’ndan sonra bu kez de bir başka toz-duman hava içerisinde bu milleti temellendiren değerleri sarsacak “Nefret Suçu Yasası” sessiz sedasız Meclis’ten geçti. Maksadı malum olan, ama yapacağı tahribatların derinliğini kestirmenin çok zor olduğu bir muamma “kavram” daha “suç” olarak yasalarımıza sızmış oldu. Başbakan Erdoğan’ın da imzasını taşıyan tasarının genel gerekçesinde,  “Nefret suçu günümüzde mücadele edilmesi gereken en önemli olgulardan biri olarak uluslararası gündemde yerini almıştır”  ifadesi ise dikkat çekti.

İfsada kapı açacak...

Bütün uyarı ve ikazlarına rağmen Siyonist’e “Siyonist”, kâfire “kâfir” demenin suç teşkil edeceği “dış mihrakların” öteden beri titizlikle üzerinde çalıştığı “Nefret suçu yasası” ‘torba’yla geçti. Demokratikleşme Paketi adı altında Meclis’ten geçen yasada yer alan ifadeler, Siyonist haçlı ittifakının ve ifsad faaliyeti yürüten odakların adeta ekmeğine yağ sürüyor. Yasaya göre nefret suçu işleyen kişi ya da kişiler bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılacak.

Sapık ve sapkın inançlara koruma zırhı mı?

Yasada kişilerin toplu ibadetlerinin yanı sıra bireysel ibadetlerinin engellenmesi de suç olarak düzenleniyor. Kişilerin anayasada ve Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası sözleşmelerde güvence altına alınan dini inanç, düşünce ve kanaatleri açıklama özgürlüğünün cebir veya tehdit kullanılarak engellenmesi suç olarak tanımlanıyor. Yasayla birlikte Türkiye, AB tarafından kabul edilen bütün inanç ve dini akımların propagandasına ses çıkarmayacak. Haçlı ittifakının sözleşmelerini harfiyen yerine getirecek. Uluslararası sözleşmelerde kabul edilen din ve inançlar hangisi kimse bilmiyor. Kanun metninde yer alan ama tanımlaması yapılmayan “felsefi inanç” mefhumu ise bir başka bilinmeyen olarak dikkat çekiyor.

 Bilmece Gibi Yasa

Yasada ayrımcılıkla mücadele ve eşitlik kurulu oluşturulacağı ifade ediliyor. Bu kurulun amaç ve yetkileri ise belli değil. Bu çerçevede, bir kimsenin inanç, düşünce ve kanaatlerinden kaynaklanan yaşam tercihlerine müdahale edenlere ya da bunları değiştirmeye zorlayanlar da hapis cezasına çarptırılacak. Yaşam tarzına müdahaleden kastedilenin ne olduğu da bir başka bilinmeyen.

Sayın Başbakan’a sormak lazım: “Dış mihrak” kavramı ile “uluslararası gündem” kavramı arasında ne fark var?

Uluslararası gündemmiş...

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve kabine üyelerinin imzasıyla Meclis’ten geçirilen söz konusu tasarının ilgili maddesine dair “genel gerekçe” bölümünde şu görüşlere yer verildi: “Nefret suçu günümüzde mücadele edilmesi gereken en önemli olgulardan biri olarak uluslararası gündemde yerini almıştır. Nefret suçlarında hedef mağdurdan öte mağdurun üyesi olduğu sosyal gruptur. Fail için ise ön yargı açık veya örtülü şekilde suçun işlenme motivasyonunu oluşturmaktadır. Ayrımcılık temelli olması nedeniyle nefret suçu fail ve mağdur ile birlikte tüm toplumu yakından etkilemektedir. Bu kapsamda Türk ceza adalet sistemine daha uygun olacak şekilde 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nda düzenlenen ayrımcılık suçuyla birlikte nefret suçu da düzenlenmektedir.”

Hükümetin, siyonistlere şirin gözükmek için hazırladığı nefret suçu yasası geçtiğimiz gün ‘Demokratikleşme Paketi’ kılıfıyla meclisten geçti. Nefret suçu yasasıyla  Yahudi, Siyonist, Katil İsrail demek artık suç. Bu ifadeleri kullananlar ise 3 yıl hapisle yargılanacak. Yasa bununla da sınırlı kalmıyor Nefret suçu yasası  Kur’an’a ve tebliğ faaliyetlerine zarar verme boyutlarına kadar ulaşacak.

Uluslararası sözleşmelerde güvence altına alınan dini inanç, ve düşüncelerden kasıt ne?

Yasada kişilerin toplu ibadetleri yanı sıra bireysel ibadetlerinin engellenmesi de suç olarak düzenleniyor. Kişinin dini inancının gereğini yerine getirmesinin engellenmesi yaptırım altına alınıyor. Kişilerin anayasada ve Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası sözleşmelerde güvence altına alınan dini inanç, düşünce ve kanaatleri açıklama özgürlüğünün cebir veya tehdit kullanılarak engellenmesi suç olarak tanımlanıyor. Yasayla birlikte Türkiye AB tarafından kabul edilen bütün inanç ve dini akımların propagandasına ses çıkarmayacak. Haçlı ittifakının sözleşmelerini harfiyen yerine getirecek.

Misyonerliğe Dokunmazlık Getiriliyor

Dini inancın gereğinin yerine getirilmesinin veya dini ibadet, ayinlerin bireysel ve toplu olarak yapılmasının cebir veya tehdit kullanılarak ya da hukuka aykırı başka bir davranışla engellenmesi halinde, fail bir yıldan üç yıla kadar hapis cezasına çarptırılacak. Cebir veya tehdit kullanarak ya da hukuka aykırı başka bir davranışla bir kimsenin inanç, düşünce veya kanaatlerinden kaynaklanan yaşam tarzına ilişkin tercihlerine müdahale eden ve bunları değiştirmeye zorlayan kişiye de aynı ceza verilecek.

Bir Yıldan Üç Yıla Kadar Hapis

Tasarıyla, “ayrımcılığın” yanısıra “nefret suçu” da kanun kapsamına alınıyor. Böylece sözkonusu suçun nefrete dayalı ayrımcılık olduğuna vurgu yapılıyor. Dil, ırk, milliyet, renk, cinsiyet, engellilik, siyasi düşünce, felsefi inanç, din veya mezhep farklılığından kaynaklanan nefret nedeniyle; bir kişiye kamuya arz edilmiş olan bir taşınır veya taşınmaz malın satılmasını, devrini veya kiraya verilmesini, bir kişinin kamuya arz edilmiş belli bir hizmetten yararlanmasını, işe alınmasını, olağan bir ekonomik etkinlikte bulunmasını engelleyen kişi bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılacak

Maksatlı Çevreler Kuran’ı “Nefret Suçu” Kapsamında  Değerlendirecek

Nefret suçunun kapsamını Millî Gazete’ye değerlendiren Ali Bulaç, ‘Nefret Suçu’ tanımının değişkenlik gösterdiğini belirterek “nefret suçu kavramı öyle bir boyuta ulaşır ki, yoruma göre Kur’an-ı Kerim’in üçte biri suç kapsamına girebilir” dedi.Nefret suçunun kapsamının ve tanımının değişkenlik gösterebileceğini söyleyen Ali Bulaç, bir takım kimseler tarafından Kuran ayetlerinin de “nefret suçu” kapsamında değerlendirilebileceğinin altını çizdi. Bulaç,  “Dinin olmazsa olmaz vecibesi, tebliğ ve uyarıdır. İyinin (ma’ruf) emredilmesi, kötülükten (münker) sakındırılması asli görevdir. Tebliğ ve uyarı eleştiriyi, sakındırmayı gerektirir. Nefret suçu yasası eleştiriyi yasaklar, çünkü mesela “İslam dininin münker ve fahşa” kabul ettiği fiil sahipleri eleştiriyi ve kötü olanın yerilmesini kişisel tercihlerine, bireysel özgürlüklerine, yaşama tarzlarına saldırı addederler. Giderek genişletilmekte olan nefret suçu kavramı öyle bir boyuta ulaşır ki, yoruma göre Kur’an-ı Kerim’in üçte biri suç kapsamına girebilir” şeklinde konuştu.

Meclis Yasa Üreten Fabrikaya Dönüşüyor

Meclislerin yasama görevinin sınırlı olması gerektiğini  belirten Bulaç, her konuda yasa çıkarılması eğiliminin sistemi yasalar rejimine dönüştüreceğini söyledi. Bulaç “Her kanuni düzenleme her zaman iyi sonuç vermez. Nefret suçları, kadın hakları vs. derken meclisler yasa üreten fabrikalara, demokrasi yasalar rejimine dönüşüyor. Nefretin yeşerdiği alan iç dünyadır. İnsanların duygusu, kalplerinden geçenler yasalarla düzenlenemez; bu, yasamayı yozlaştırır, dehşet verici totalitarizme kapı aralar. Yüksek, yaygın ve etkili ahlakî eğitim ilk başvurulacak tedbirdir” şeklinde konuştu.



  • BIST 100

    10189,01%-0,76
  • DOLAR

    32,26% 0,07
  • EURO

    34,75% -0,03
  • GRAM ALTIN

    2399,08% -0,41
  • Ç. ALTIN

    3901,36% 0,17