12 yıl önce iktidara gelen AK Parti, Türkiye`nin kronikleşmiş birçok sorununa neşter vurdu. Bu sorunların başında da başörtüsü yasağı vardı.
Hükümet önce kamu kurumlarında ve üniversitelerde, ardından imam hatip liselerinde başörtüsü yasağını kaldırdı. Yönetmeliğe göre yasak, sadece imam hatip lisesi dışındaki dengi okulları kapsıyordu.
Çok şükür hükümet şimdi yeni bir adım daha attı ve tüm orta öğretim kurumlarındaki yasağın yönetmelikteki "başı açık" ibaresini kaldırmasıyla kökünden çözdü.
AK Parti`nin başörtüsü sorununu çözüme kavuşturmasıyla, başörtüsü istismarı da sona ermiş oldu. Zira bazı partiler başörtüsü yasağı üzerinden oy devşirirken, bazı partilerde başörtüsünün lâikliğe aykırı olduğunu, serbest bırakılması halinde ise rejimin tehlikeye düşeceğini öne sürerek oy topluyordu.
Görüldüğü üzere başörtüsü yasağının ortadan kalkması, rejimi tehlikeye düşürmediği gibi, toplumdaki çok farklı düşüncelerin bir arada mutlu bir şekilde yaşabileceğini de gözler önüne serdi.
Ancak iktidarın kılık kıyafet konusunu çözmesi, ülkenin güllük gülistanlık olduğu anlamına gelmiyor.
Bu ülkede geçmişten bu yana iktidar olan her parti, kendi zenginini yarattı. Bu hastalık maalesef ismi Adalet ve Kalkınma olan iktidar Partisi`ne de sirayet etmiş durumda.
Hem genelde hem yerelde AK Parti`ye yanaşan insanlar, ya da cemaatler aldı başını yürüdü. Yandaşlara verilen haksız ihalelerin, paslaşmaların, al gülüm ver gülümlerin maalesef AK Parti iktidarında da önüne geçilemedi ve geçilemiyor.
17 Aralık`tan ders çıkardığını zannettiğimiz iktidar, elini kurtardı derken, maalesef bu kez bacağını kaptırdı.
Zira adına sonradan paralel denilen cemaat mensuplarının yerini, şimdilerde başka cemaat ve STK`lar almış durumda.
Eğitimde sağlıkta, yargıda ve bir çok devlet kurumunda, siyasetçilerden çok, cemaatlerin yada STK`ların sözü geçiyor.
Vesayet mi? sadece şekil değiştirdi, ruhu olduğu gibi duruyor...
