www.haberyorumgazetesi.com

Şerif Gürbaş


Allah aşkına samimi olun

.


Ülkemizde yaşanan adli vakalara baktığımızda en çok yaşanan olaylar arasında cinayet, dolandırıcılık, hırsızlık, taciz,  intihar vs. başı çekiyor.

Yaşanan bu vakaların hepsinin farklı farklı bir hikâyesi var. Ve bu vakaların içerisinde toplumu derinden en çok sarsanlar ise kadın cinayetleri ve tacizler. Aslına bakarsanız ateş düştüğü yeri yakıyor. Yani cinayet ne kadar acı ise, birikimlerini bir dolandırıcıya kaptırmış insanın da canı çok yanıyor. 

Ama bu vakalar içerisinde öyle kabul edilemez bir suç var ki, toplumun tüm kesimleri buna isyan ediyor. İşte son günlerde ortaya atılan 6 yaşındaki bir çocuğun evlendirilmesi vakası da bunlardan biri. Nitekim de öyle oldu. Günlerdir bu olay üzerinde büyük tartışmalar yaşanıyor. Medya ve siyaset mekanizması şuan bu olaya kitlenmiş durumda… 

Tarikatlar üzerinden başlayan tartışmalar önce din diyanet, sonra siyaset üzerinden alevlendirilip oy devşirmeye doğru evriliyor.

Her seçim öncesinde yaşanan bu ve buna benzeri olayların AK Parti ve CHP üzerinden tartışmaya açılması ve her iki partiye mensup seçmenleri olayların içerisine çekerek, karşılıklı kin ve öfkeye dönüştürülmesinden anlıyoruz ki, çocuklara ve kadınlara yönelik tacizler kimsenin umurunda değil.  Yaşanan tüm tartışma ve debdebenin amacı safları sıklaştırmaya yönelik bir politikadan ibaret.

Çocuk yaştaki bireyin evlendirilmesini, ya da taciz edilmesini ne inancımız, ne de vicdanımız asla kabul etmez. Böyle bir vaka yaşandığında suçu işleyenin, ya da mağdurun kimliğine ve nüfuzuna bakılmaksızın gereğinin yapılması icap eder. Ancak ne hikmetse işlenen suç bir tarikatta, bir cemaatte ya da üzerinde dini bir sembol olan vakıf ve kurumda olduğunda daha olayın gerçek olup olmadığına bakmaksızın saldırıya geçiliyor ve bu işten henüz suç sabit olmayan zanlı da, mağdur bireyde yıpratılıyor.

Hâlbuki bu ülkede yıllardır okullarda öğrencisini taciz eden öğretmenlere, hastasını tacız eden doktorlara, çalışanını taciz eden patronlara, hatta ve hatta danışmanını meclis çalışanını taciz eden siyasilere bile rastlıyoruz. 

Tacizin her türlüsüne karşı isek ki, herkesin karşı olduğunu tartışmalardan anlıyoruz. O zaman siyasilerin yapacağı tek şey var. Bu ve benzeri vakaların yeniden yaşanmaması için cezai yaptırımların çok daha ağırlaştırılmasının adımları atılması icap eder. 

Son yaşanan vaka da dahil, hiç kimse tacize uğramış insanlar üzerinden siyaset yapmaya ve oy devşirmeye kalkmasın. Milletimiz, inançlar üzerinden yapılacak her türlü tartışmaya asla pirim vermez. Hiçbir anne ve baba da çocuklarını hangi fikre hizmet ediyorsa etsin, bir sapığın emellerine alet olmasına müsaade etmez. 

Eğer derdimiz kadın ve çocuklara yönelik tacizlerin önüne geçmek ise ve bu konuda samimi isek, çeşitli sebeplerden kötü yola düşmüş vücudunu satarak geçimini sağlamaya çalışan kadınlardan başlayalım. Onların hayatlarını ahlaki bir zemine taşımak için politikalar geliştirilelim. Nikâhsız birliktelikleri özendiren film ve neşriyatı yasaklayalım. Özgürlük alanları genişleteceğiz diye, kadını reklam aracı olmaktan, ticari bir meta olmaktan kurtaralım. 

Annelerin ayakları altına cenneti koyan, anneye hizmeti babaya hizmete öncelikli kılan, zinayı yasak eden İslam’ın kadına verdiği değer ortada iken, kadınlara ve çocuklara yönelik her türlü alçak saldırı ve tacizleri İslam ile ilişkilendirmeye çalışmakta tacizcilerin işlediği suç gibi alçaklıktır, ahlaksızlıktır ve namussuzluktur.