www.haberyorumgazetesi.com

Şerif Gürbaş


BENİM ADIM BAYGOL

BENİM ADIM BAYGOL


Futbol dünyanın en çok sevilen sporlarının başında geliyor. Futbol dünyada olduğu gibi ülkemizde de bir sektör haline gelmiş durumda. Yüz binler bu işten ekmek yiyor.

Futbol dünyası çok büyük bir aile. Kulüpler ise bu ailenin bireyleri. Futbolun güzelleşmesinde en büyük pay sahibi olan kişiler ise hiç şüphesiz futbolcular. Tabi taraftarı ayrı yere koymak istiyorum. Taraftarsız futbol asla düşünülemez.

Futbolun en büyük özelliği ise sonucunun baştan kestirilememesi. Top yuvarlaktır realitesi de zaten buradan geliyor. Birde oynanan oyundan çok alınan skor çok önemli. Skora en çok etki edenlerin başında ise önce oyuncular gelmekte, sonra sırasıyla hakemler ve teknik adamlar geliyor. Saha ve hava şartları, taraftar baskısı gibi etkenlerde bir maçın skoruna belli oranlarda tesir edebilir.

Bir müsabakada iki takımında önceliği, sahadan mağlup ayrılmamaktır. Beraberlik bazen sevindirir, bazen hüzünlendirir. Ama asıl olan galibiyettir.

Galibiyette en büyük pay sahibi ise bazen bir kaleci bazen de bir golcüdür. Ama bir futbol maçında en zor görev hiç şüphesiz kalecilerindir.

Defans oyuncularından 90 dakika hata yapmaması beklenir. Eğer defans oyuncuları gününde değilse, kalecilere büyük iş düşer. Eğer bir kaleci gününde ise maçın kahramanı olur ve gemisini kurtarır. Bana göre her kaleci aslında takımının kaptanıdır.

Ama kalecilik futbol oyununda en nankör mevkidir. Zira bir kaleci 89 dakika kalesinde panter kesilse, fakat son dakikada hatalı bir gol yese, maçın faturası kendisine kesilir. O yüzden kalecilikte hataya yer yoktur.

Ben bir gazeteci olarak, futbolculuğu ve gazeteciliği birbirine çok yakın meslekler olarak görüyorum. Zira gazetecilikte de zaman zaman defans yapar, zaman zaman rakip kalede gol ararsınız. Bazen de sizden kaleci olmanızı isterler. Ancak gazetecilikte kalecilik, futboldakinden daha zor ve meşakkatlidir.

Hele kaleci olduğun takımın oyuncuları sahada tel tel dökülüyorsa ve teknik adam oyuna müdahale etmek yerine, kaleciden medet umuyorsa, bu kaleci için daha da zordur. Bu durumda maçı kurtarmak için zaman geçirmeye yönelik hamleler yapmanız lazım. Buna kırmızı kart görmek pahasına, rakip oyuncularla dalaşmakta geçerli.

Ben de gazetecilik hayatımda bir kez kalecilik yapmak durumunda kaldım. Daha doğrusu kendimi zorunlu hissettim. Ama ne kalecilik. Takımda birçok oyuncu hata üstüne hata yaparken,  teknik adam oyuncu değiştirmek yerine taraftar gibi maç izlerken, ben kaleyi en iyi şekilde korudum. Gol yedirmedim. Hatta bazen ileriye çıkıp gol attım, birçok gol pası verdim. Ama bizim takımın teknik adamı nankör çıktı. O kadar iyi kalecilik yapmama rağmen kendisini kaç kez ipten almama rağmen beni sattı. Şuan takımda kaleci yok gibi. Ama iyi bir  kaleci ile anlaştığı söyleniyor. Anlaştığı kaleci için bana bir ara demişti; “Sen onun kadar iyi kaleci değilsin. O kaleyi senden daha iyi koruyor.”diye. Zaten o günden sonra benim kalecilik hevesimde kalmamıştı.

Ama şu var ben bundan sonra kaleci değil, golcüyüm. Benim adım BAYGOL. Nasıl golcü olduğumu da yakında herkes görecek…