Canlı cansız herşeyi yoktan var eden ve hizmetimize sunan Allah´u Teâlâ, emir ve yasaklarına uymamız halinde biz kullarına sonsuz cennetler vaat etmekte.
İnsanoğlu´nun dünya imtihanını kazanması, her ne kadar Allah´u Teala´nın emir ve yasaklarına uymasına bağlı olsada, insanı cehenneme sürükleyecek tüm kötülükleri engelleyecek bir nizamın kurulması da büyük önem arz ediyor.
Tarihte İslam Nizamı ile yönetilen devletlerin dünyaya hakim olduklarını ve insanların mutlu ve müreffeh bir hayat sürdüklerini görmekteyiz.
Zira İslam´ın hakim olduğu bir devlet düzenin de makamların ateşten gömlek olduğunu bilen idareciler olur ve adaletten asla sapmazlar.
İslam Nizamında Allah´ın haram kıldığı rüşvet asla olmaz.
İslam Nizamında hiçbir idareci ehil olmayan akrabasını, ya da yakınını keyfi makam sahibi yapmaz. Zaten şuurlu bir müslüman da asla böyle bir talepte bulunmaz.
İslam Nizamında suç işlemek cesaret ister, zira cezaları ağır ve caydırıcıdır.
İslam nizamında kişinin canı, malı, namusu, nesli ve nefsi devlet tarafından korunur.
İslam Nizam´ında hiç kimse haksız yere bir cana kıymaya yeltenemeyeceği gibi, hırsızlık yapmaya, bir kişinin namusuna göz dikmeye de cüret edemez.
İslam nizamında dünya imtihanı kaybettirecek her türlü nefsanî ve şeytani kötülükler, (kumar, faiz, ahlak dışı yayın, fuhuş, içki vs.) kontrol altına alınır ve bu kötülükleri yaymaya çalışanlara ceza-i müeyyideler uygulanır.
İslam nizamında zenginin malı züğürtün çenesini yormaz, çünkü islam nizamında zekat ve fitre müessesi tıkır tıkır işler ve kimse aç ve açıkta sabahlamaz.
Hülasa islam nizamı devleti ve insanı yaşatacak, kulun hem dünyasını hem de ebedi saadetini temin ve tesis edecek tartışmasız yegane bir sistemdir.
Dolayısıyla 16 Nisan´da mevcut sistemmi cumhurbaşkanlığı sistemimi derseniz, ne yalan söyleyim her ikisini de kabul etmiyorum?
