www.haberyorumgazetesi.com

Şerif Gürbaş


BUGÜN ZÜLFİYARE DOKUNDUM

.


Anayasanın 10. Maddesine göre, ?Herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasî düşünce, felsefî inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir.?

Ancak ülkemizde 2002 öncesine kadar bu madde laiklik ilkesi gerekçe gösterilerek farklı yorumlanıyor ve uygulanıyordu.

Toplum o yıllarda laik, anti laik olarak kutuplaştırılmış, insanlarımız birbiri ile kavgalı hale getirilmişti. Batılıların kılık kıyafetine bürününce kendini modern ve medeni zanneden bu zümre, özgürce siyaset ve ticaret yaparken ve de sosyal hayatın içericinde hoyratça cirit atarken, karşı tarafı öcü olarak görüyor, yobaz ve irticacı olarak adlandırıp küçümsüyordu.

Müslümanca giyinip eğitim almak isteyen kızlar, kamuda memur olarak çalışmak isteyen kadınlar ne zulümler yaşadı o yıllarda.

Konuştuklarında demokrasiyi, kadın erkek eşitliğini ve özgürlükleri dilinden düşürmeyen bu zihniyet, iktidara gelmese de o zulüm yıllarında oligarşik yapı sayesinde devletin tüm organlarına nüfus edebiliyordu.

Bakmayın siz, şimdilerde laikliği her türlü inancın güvencesi olarak yorumladıklarına, o yıllarda Müslümanca yaşamak isteyenleri, zulümlere baskılara karşı direnenleri ellerinden gelse İran´a Arabistan´a göndereceklerdi.

Peki, iktidara gelseler, benzer şeyleri yine yaparlar mı? Hatta gelmese de yaparlar. Zira zulüm yıllarında iktidar olmasalar da çok güçlüydüler. Asker, yargı, medya, iş dünyası, akademisyenler, sözde din adamları, köşe yazarları vs. tek yumruk olmuş, Müslümanca siyaset ve ticaret yapmak isteyenlerin önünü tıkıyorlar, onların ilerlemesine ve yükselmesine akıl almaz yöntemlerle ve baskılarla sürekli engeller çıkartıyorlardı.

Tüm bu zulüm ve baskıların ardından 2002 yılında iktidara gelen AK Parti, zorda olsa bazı önemli icraatlara imza attı. Başlarda zorlansa da ilerleyen yıllarda başörtüsü konusunu sorun olmaktan çıkardı.

Ancak, 17 yıldır iktidarda olan AK Parti´de zamanla kendini gösteren güç zehirlenmesi ve Başkan Erdoğan´ın etrafında kümelenen bir kısım rantçılar, zulüm yıllarında yapılan yanlışlıkları ve hataları yapmaya başladılar. Ekonomideki sıkıntılar bir tarafa huzur ve güven ortamı da bozulmaya başladı. Son zamanlarda laik anti laik kavgaları sıkça yaşanmaya başladı. Biri çıkıyor Atatürk´e hakaret ediyor ortamı geriyor, diğeri çıkıyor başörtülü bayana saldırıp huzuru bozuyor.

Eskiden laik kesim kendileri gibi düşünmeyenlere ve yaşamayanlara fırsatı vermezken, şimdilerde ise sadece Müslümanca düşünmen ve de yaşaman da yetmiyor, AK Partili olmak zorundasın. Şayet parti içerisinde görevin yoksa bile sosyal medyadan, her türlü algıya iştirak etmen, yalan ve yanlışları savunman birilerinin gözüne girmek için kafi.

Mesela AK Partili işadamı isen ihaleler senin, AK Partili bürokrat isen mevki ve makamlara senin. Yani AK Partili isen diğerlerinden mutlaka bir tık öndesin. Liyakat ve ehliyet vs. hak getire.

Devlete ve millete ait ne varsa (makam, mevki, imkan ve para) hep belli kişilerce paylaşılmakta. Bu durum ayyuka çıktığı halde keyfi gıcır, rahatı yerinde olan sözüm ona Müslüman geçinenlerin umurunda bile değil?

Sözün özü; insanları yıllarca laik, anti laik tartışmaları ile kutuplaştıranların tek derdi varmış o da ranttt?

Siyasetçilerin süslü laflarına kanıp tarafını seçen ve karşı tarafı sürekli hor görmeye, sindirmeye ve kendi saflarına çekmeye çalışanları biraz olsun öz eleştiri yapmaya davet ediyorum. Zira bu ülke hepimizin?

Mesela ben laik değilim?

Ama laik düşünceye sahip olupta vatanını ve milletini seven, ülkesi için çalışıp katma değer üreten, bu topraklar için canını seve seve verecek 100 binlerce insanın var olduğuna inanırım? Ve onlara büyük saygı duyarım?

Ve yine İslami düşünceye ve yaşantıya sahip olup gerek AK Partili, gerekse başka partilere mensup, 100 binlerce insanın, ülkesinin kalkınması için var gücü ile çalıştığına, vatanı için canını seve seve vereceğine inanırım. Ve yine bu millete ait ne varsa el sürmeyecek ve sürdürmeyecek yani çalmayacak çaldırmayacak bürokratların ve siyasetçilerin olduğunu bilirim ve şahitlik ederim.

?Şayet ortak paydamız vatansa, gerisi teferruat? olmalı. Öyle değil mi?.