İsmail Özdemir


ELAZIĞ DEPREMİ

.


    Geçen hafta Milletimizi derinden üzen Elazığ ve Malatya’da yaşanan deprem nedeniyle hayatını kaybeden vatandaşlarımıza Allah C.C. rahmet eylesin. Yaralı olan kardeşlerimize Allah C.C. şifa versin. Tüm milletimize geçmiş olsun. Allah C.C. ülkemizi ve tüm İslâm diyarlarını her türlü afetlerden, bela ve musibetlerden muhafaza eylesin.

      Deprem sonrası bütün TV kanallarında deprem konulu tartışma konuları yerini aldı.Uzman veya uzman olduğunu iddia edenler arz-ı endam eylediler.Ancak tartışılan konular hep deprem sonrası kurtarma veya tekrar yaşanabilecek depremler üzerine oldu.

     Halbuki deprem bir gerçektir. Depremleri önleme imkanı yok. Ancak yıkımları önleme imkanımız var.

Yaşadığımız dünyada geçmişte de birçok depremler oldu. Bugün de olmaya devam ediyor. Gelecekte de olacağı muhtemel.Konuşmamız gereken, olması muhtemel depremlerde can ve mal kaybını en asgariye indirmek olmalı.1999 depreminin üzerinden 21 yıla yakın zaman geçti.Ancak alınması gerekli önlemler maalesef alınmadı.                         

      TBMM’de çıkarılan 16/5/2012 tarihli ve 6306 sayılı “Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun” gereği yapılması gereken çalışmalar maalesef yeterince yapılmadı.Kanun çıkarıldıktan sonra yapılması gereken riskli binaların tespit edilmesi ve yıkım işleminin biran önce yapılması gerekirken  8 yıldır maalesef yapılmadı.Afet riski altındaki alanların dönüştürülmesi kanunu, Kentsel Dönüşüme evrildi.

Kentsel dönüşüm ise adeta rantsal dönüşüme evrildi.Riskli alanların dönüştürülmesi ile Kentsel dönüşüm çok farklı şeyler.Şehirlerimizde Afet Riski Altındaki yıkılma riski yüksek binalar en fazla % 5 civarındadır. Bunların tespit edilip, tedbir alınması hiç zor değil.Eğer bu konuda samimi olunsaydı, 8 yıldır bu tedbirler alınmış olurdu.

Kentsel dönüşüm; Farklı nedenlerden dolayı zaman içerisinde eskimiş, terkedilmiş, değer kaybına uğramış ve köhneleşme eğilimine girmiş olan kent alanlarının, günün sosyo-ekonomik ve fiziksel koşullarına uygun olarak yeniden canlandırılması ve kente kazandırılmasını ifade eder.

     Belediyeler;  2005 yılında yayınlanarak yürürlüğe giren 5393 Sayılı Belediye Kanunu ile kentsel dönüşüm uygulama yetkisine kavuşmuştur. Kanunun 73. Maddesinde, “Belediye, belediye meclisi kararıyla; konut alanları, sanayi alanları, ticaret alanları, teknoloji parkları, kamu hizmeti alanları, rekreasyon alanları ve her türlü sosyal donatı alanları oluşturmak, eskiyen kent kısımlarını yeniden inşa ve restore etmek, kentin tarihi ve kültürel dokusunu korumak veya deprem riskine karşı tedbirler almak amacıyla kentsel dönüşüm ve gelişim projeleri uygulayabilir.” hükmüne yer almaktadır. Bu maddeye dayanarak Belediyeler; konut alanı, sanayi alanı, sosyal donatı alanı gibi alanları oluşturmak veya eskiyen kent kısımlarını yeniden inşa etmek, deprem riskine karşı tedbir alma gibi birçok gerekçe ile kentsel dönüşüm uygulayabilmektedir.

       Altyapı, Ulaşım, sosyal donatı alanları ile bir bütün olarak düşünülmesi ve uygulanması gereken Kentsel Dönüşüm Konusu da maalesef istismara uğradı.Bunun doğal sonucu olarak, şehirlerimizde her geçen gün ulaşım, ve altyapı sorunlarının artacağını tahmin etmek hiç zor değil.

fet riski altındaki alanların dönüştürülmesi beklenirken, 2018 yılında “İMAR BARIŞI” ortaya  çıktı. 08.Haziran.2018’de başlayan müracaat süreleri 2 kez uzatıldı. İmar barışından bugüne kadar 7 milyon 450 bin 578 bağımsız birim yararlandı ve başvuru sahipleri tarafından 24 milyar 190 milyon 266 bin lira ödeme yapıldı. İmar barışından en fazla faydalanan illere bakıldığında ise üç büyük kent başı çekiyor. Buna göre 1 milyon 87 bin 963 bağımsız birimle İstanbul birinci durumda. İstanbul'u 672 bin 211 ile İzmir, 361 bin 85 ile Ankara, 349 bin 375 ile Antalya, 303 bin 249 bağımsız birimle de Muğla takip ediyor.

İmar Barışından yararlanarak alınan Yapı kayıt belgesi; binayı artık yıkılana kadar yasal hale getirmiş oluyor. Bu belge ile eski ise kentsel dönüşme girene kadar, yeni yapılmışsa binanın ömrü kadar, hiçbir şekilde binadan kaynaklı imar cezası ve imar kirliliği gibi cezalar verilmeyecek.

İmar affı ve Yapı Kayıt Belgesi verilen yapılara daha önceden verilen yıkım kararları ile henüz ödenmemiş para cezaları iptal edilecek.

     Depremlerden sonra hiç ceza alan bürokrat, memur veya İnşaat Mühendisi gördünüz mü?Yıkılan bu binalara yapı kullanım ruhsatı ruhsat veren,yapı ruhsatı yoksa oraya elektrik-su bağlayan, projeyi uygulayan, nasıl bir beton atıldığını gören usta-kalfa-mühendis-memur hiçbir yetkili yok muymuş?  Bu dünyanın bir de ötesi var.Yapmamız gerekirken yapmadıklarımızın da hesabı sorulacak.