www.haberyorumgazetesi.com

Şerif Gürbaş


EYT’DE YAŞ SINIRI OLURSA

.


Emeklilikte yaşa takılanlar aylardır umutla mağduriyetlerinin giderilmesini bekliyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan, geçmişte siyasi hayatıma mal olsa tarzında bir cümle sarf ederek, bu konuya sıcak bakmadığını ifade etmişti. Ancak muhalefetin EYT ile ilgili çözüm vaatleri üzerine konu bir anda hükümetin 1 numaralı meselesi oluverdi ve üzerinde çalışmalar yapılmaya başlandı. 

EYT konusunun tüm mağdurlarının emekli olacağına dair günlerce beyanlar verildi durdu.  Nitekim Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Bilgin, 15 gün öncesine kadar 1999 yılı öncesi sigorta girişi olan, 25 yılı tamamlamış ve 5 bin prim günü olan herkesin emekli olacağını söyleyip büyük umutlar vaat ediyordu ki, bir anda herkesi umutsuzluğa sürükleyen yaş sınırı getirileceği konuşulmaya başladı. Tabi yaş sınırı geldiğinde bu konu kökten çözüme kavuşmuş olmuyor. Sadece 48 yaşını dolduran kadınlar ile 50 yaşını dolduran erkekler emekli olabilecek. 

Cumhurbaşkanı Erdoğan şayet inisiyatif almaz ve EYT ile ilgili yaş sınırı getirilirse, AK Parti harakiri yapmış olur. Ve 2023 yılında yapılacak kritik cumhurbaşkanlığı seçimlerinde bu kararın olumsuz etkilerini çok ciddi yaşar, hatta seçimleri bile kaybettirebilir diye düşünüyorum. 

Cumhurbaşkanı Erdoğan dahil, hiçbir partilinin seçimleri kaybetmeyi bırakın aklının ucundan bile geçirmeye tahammül edeceğini sanmıyorum. Seçimi kaybetmek demek, 20 yıllık serüvenin sona ermesi demek. Akabinde yapılacak belediye seçimlerinde hemen hemen tüm belediyelerin de elden gitmesi demek. Yıllardır ülkemizde beslenen mültecilere harcanan paralar, iç ve dış borca ödenen faizler, yine kur korumalı mevduata ödenen milyarlarca lira, itibardan tasarruf olmaz diyerek yapılan israfları milletimiz yakından takip ederken, EYT’lilerin tamamını emekli etmek mali dengelerimizi bozar bahanesini hiçbir EYT’li yutmaz. Şimdiden söyleyeyim EYT şayet yaş sınırı getirilerek çıkar ise Abbas’ı bağlasakta tutamayız. 

6’lı masada taşlar yerinden oynadı

Diğer taraftan 6’lı masa ile ilgili partiler arası soğuk savaşlar başladı. Aday konusunda henüz anlaşamayan partilerin CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nu istemediği aşikar. İYİ Parti bunu çok daha net belli ediyor. İYİ Parti’nin gönlündeki isim İstanbul Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu. Bunu İmamoğlu’na verilen ceza sonrası Saraçhane’deki buluşmada bir kez daha gördük. Kılıçdaroğlu’nun aday olarak çıkmak istemesi kadar doğal bir şey olamaz. Ancak Kılıçdaroğlu’nun, Erdoğan karşısında seçimi kazanacağına kendisinden başkasının inandığını sanmıyorum. 6’lı masadaki partilerin her birinin gönlünde başka başka isimler olduğunu düşünüyorum. Ama madem ortak bir aday çıkarılacak, o zaman o adayın sağ ve muhafazakar taraflarının da olması icap eder ki, karşı tarafın da seçmeninin sıcak baktığı isim olsun. Bana göre İmamoğlu’ndan ziyade Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş daha ideal bir aday. Bakalım 20 güne ak göl kara göl belli olur. 

Yine CHP ve Saadet Partisi arasında, 6 yaşında evlendirildiği iddiası ile ülke gündemine bomba gibi düşen konuyla ilgili söylenen sözlerden sonra ipler gerildi. CHP’li bir vekilin TBMM’de yaptığı konuşmasında Saadet Partili Anadolu Gençlik Vakfı’nı da hedef göstermesi üzerine Saadet Partili ve AGD yöneticileri, CHP’li vekile sert tepki gösterdiler. CHP’li vekil her ne kadar Anadolu Gençlik Derneği’ni diğer derneklerden ayırıp özür dilese de, söz bir kez ağızdan çıkmış ve muhafazakâr çevrelere olan toptancı bakış açısını belli etmişti. İstanbul Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’na verilen ceza sonrası liderlerin destek acıkmalarından da anlaşılacağı üzere SP Lideri Temel Karamollaoğlu’nun destek açıklamasını şahsen yeterli bulmadığım gibi, Saraçhanedeki buluşmaya bizzat katılmamasını da bu yaşananlara yoruyorum. 

Ayrıca CHP’li vekilin sadece Anadolu Gençlik Derneği ile ilgili sözlerini geri alması yeterli değildi. Zira hedef alınan diğer vakıfların kurucuları ve mevcut yöneticilerinin büyük bir kısmı milli görüş camiasına mensup insanlar. Kaldı ki, hedef alınan vakıfların amaç ve gayelerinin ne olduğunu da biraz samimi ve o taraklarda bezi olan herkes biliyor.  Dolayısıyla CHP’li vekil, o kem sözleriyle adeta cami duvarına işemiştir. Bu saatten sonra Saadet Partisi’nin CHP’nin içerisindeki bu kafalarla iyi niyetlerle de olsa, ülke yönetmeye kalkışmasının isabetli olmayacağını düşünüyorum. En iyisi mi Saadet Partisi kendi ismi ve logosuyla tek başına çıkıp eskiden olduğu gibi hem nalına, hem mıhına vurarak siyaset yapmaya devam etmelidir. Doğru olan ve tabanın beklediği de budur. Hani diyorlar ya, biz zaferden sorumlu değiliz, o zaman bırakın sefere bari doğru azıkla çıkılsın…