www.haberyorumgazetesi.com

Şerif Gürbaş


GELDE GEÇİN?


Ülkemizdeki işsizlik oranlarına nispeten, İnegöl´deki  işsizlik oranları neredeyse sıfır seviyelerinde.  Gazetelerin ilan sayfalarında, işyerlerinin camlarında ya da İş ve İşçi Bulma Kurumu´nun duyuru tablosunda onlarca iş ilanı var.

OSB´lerdeki fabrikaların tamamında SGK+ yemek ve servis mevcut.  Ağaç işleri sanayindeki mobilya firmalarında ise SGK kesin olmakla birlikte kiminde yemek, kiminde servis mevcut. İnsanlar firmaların sunduğu imkânlara göre, işveren de ihtiyacına göre başvuruları değerlendirip tercihini yapıyor. Buraya kadar her şey normal. Yani her insanın çalışabileceği bir işletme ve her işletmenin çalıştıracağı şartlarda uygun elemanlar mevcut.

Peki sorun nerede dersiniz. Sorun tabiî ki insanların geçiminde. Yani çalışan kesimin ve emeklinin aldığı maaşların yetersizliği. Dört kişilik bir ailenin sağlıklı, dengeli ve yeterli beslenebilmesi için yapması gereken aylık gıda harcaması tutarı (açlık sınırı) 1.567,45 TL, iken yani barınma, ısınma ve diğer bazı temel ihtiyaçlar buna dahil değil iken, ülkemizde çalışanlara asgari ücret olarak 1400 lira gibi komik bir ücret verilmekte. Yine Bağ-Kur ve sigorta emeklileri ise 1000 ila 1400 lira arasında maaş almakta.

Ev kiralarının 500 liradan başladığı, kışın ısınma, elektrik ve su kullanma maliyetlerinin 400 liraları bulduğu ülkemizde, bir asgari ücretlinin maaşından eline kalan para 500 lira civarında. Hem çalışırken, hem de emekli olunca geçinemeyen milyonlar, devletin vereceği birkaç torba kömüre ve makarnaya muhtaç durumda.

Geçim sıkıntısı çeken milyonların, devletin eline bakması ise siyasetçilerin en çok sevdiği ve en çok istismar ettiği bir konu. Zira ne kadar çok yardım o kadar oy demek.

Devletin sosyal yardımlaşma ve belediyeler ile verdiği yardımlar neticesinde garip gureba ile siyasiler arasındaki ilişki, her geçen gün kemikleşmekte ve daha da vazgeçilmez bir hal almakta. Sosyal yardımlarla evin yolunu bulan milyonlar,yardımları ulaştıran siyasilere duyduğu minnet ve vefayı da yapılan yanlışları ve pis işleri görmezden gelerek ödüyor.

Peki sadece işçi ve emeklimi geçim sıkıntı çekiyor. Tabi ki hayır. Bugün küçük esnaf ve çiftçi de geçim darlığı yaşayan kesimler arasında.

Kiraladığı 15-20 metre kare dükkanda mesleğini icra eden esnaf, neredeyse kazandığının yarısını devlete veriyor. Vergi, stopaj, bağ-kur ve diğer işyeri giderlerinden arta kalanla evini geçindirmeye çalışan esnafın durumu, bana göre asgari ücretliden daha vahim.

Yine üç beş dönüm tarlası, damında bir iki inek ile ayakta durmaya çalışan köylüye ne demeli. Ürettiği para yapmayan köylü mazota, gübreye, ilaca ve aracıya çalışıyor. 

Hülasa işçisinden emeklisine, esnafından köylüsüne toplumun büyük bir kesimi geçim sıkıntısı ile boğuşmakta.

Devletin büyüme rakamları mı? Yüzde 11´lik büyüme maalesef evdeki ekmeğini boyutunu, yada sofradaki zeytinin sayısını değiştirmiyor.

Devletin acilen asgari ücretli, emekli, esnaf ve çiftçiye çözüm bulması gerekiyor. Benim naçizane önerim asgari ücretteki verginin kaldırılması, emekli maaşlarının standart hale getirilip yaşanabilir seviyeye çekilmesi, esnafa bağ-kur primlerinde ve vergi de indirim getirilmesi, köylünün ürettiği ürünlerin aracılar ile değil kooperatifler aracılığı ile satılmasının teşvik edilmesi ve desteklenmesi gerekmektedir. Yoksa bu gidiş gidiş değildir. Bu gidişe dur denmez ise, yarın mesleğini icra edecek ne bir esnaf, soframıza koyacak ne bir yerli ürün bulamaz hale geliriz.