www.haberyorumgazetesi.com

Şerif Gürbaş


Herkes üzerine alınabilir!

Türk insanının en çok tartıştığı, hatta uğruna en yakınlarını bile kırdığı iki konu var. Siyaset ve futbol.


Bu iki konu üzerine yapılan tartışmalarda samimi insanların iddiası, ardından yol yürüdükleri insanların en doğru en samimi insanlar, oy verdikleri partilerin en doğru siyasi hareketler olduğuna inanmaları ve yine tuttukları takımların en büyük olduğunu sanmalarıdır.

Parti tutmayı bazen takım tutmaya benzetsekte, partiler asla vazgeçilmez değildir. Zira liderlerin ve partilerin yıprandığı durumlarda,  ya da menfaatlerin bittiği zamanlarda, fikirler bir tarafa bırakılır ve başka mecralara doğru yol alınır.

Yıllardır inandığı yolda giderken, makas değiştiren insanların savundukları benzer cümle ise;  “ben hizmet adamıyım, vatanıma ve şehrime nerede hizmet edebiliyorsam orada olurum”ya da daha da pişkin bir cevapla; “dün dündür bugün bugündür” şeklinde olur.

Bugün Türk siyasetinde belli fikirler ve siyasi hareketlerle özdeşleşmiş, makam ve şöhret kazanmış bazı insanların makas değiştirip çok farklı siyasi hareketlerin içerisine dahil olduklarına  şahit oluyoruz. İşte bu şekil makas değiştirmeler aynı fikir üzerinde buluşmuş, samimi dava insanlarını sükutu hayale uğratmaktadır.

Zira samimi insanlar, ömrü boyunca birebirde hiç tanışmadığı, bir bardak çayını dahi içmediği siyasetçileri, aynı dünya görüşüne sahip olduğu için sevip hürmet etmiş ve hatta gün gelmiş en yakın dost ve arkadaşlarını, dahi bu siyasetçiler için karşısına almışladır.

Parti liderlerinin ve siyasetçilerin iktidara gelmek,  yada makama oturmak için birbirleri aleyhine söyledileri o inanılmaz sözlerin yada ortaya attıkları kabul edilemez iddiların altında yatan en büyük sebep aslında bitmek bilmeyen enaniyet ve ranttır.

Şöyle biraz düşünecek olursak; istisnalar hariç, ülkemizde yaşayan tüm insanların ortak bazı kutsalları vardır.  Bunlar devlet, millet, vatan bayrak ve inanç diye özetleyebiliriz. Bu 5 ana kırmızı çizgi olarak görülen kutsalların yanına kendi fikir ve görüşlerimize paralel başka başka kutsallar ve değerlerde eklenebilir. 

Ancak siyasetçilerin milletimiz için kutsal sayılan bu değerler üzerinden siyaset yapması, birbirlerine siyasi üstünlük sağlamak için bu değerler üzerinden iftiralar atması, ya da hakaretler yağdırması asla kabul edilemez. Bunu yapan siyasetçiler toplum nezdinde gün gelir saygınlığını yitirir.

Ülke siyasetinin başını çeken liderlerin birbirleri hakkında söyledikleri akıl almaz sözler, maalesef milletimizi germekte, kutuplaştırmakta birlik ve beraberliğimize zarar vermektedir.

 Siyasetçilerin kendi iktidarlarını, makamlarını ve şöhretlerini sürdürmek için kavgada bile zor söylenecek sözleri, kolayca ekranlar önünde söylemesi asla etik ve ahlaki değildir.

Gücü ve kudreti kendinde sananların önüne geleni hain ilan etmesi, akıl almaz iddialarla karşı fikirdeki insanları suçlaması, sonrasında ikbal korkusu ile tüm söylediklerini yutup, birbiri ile kucaklaşması ve bu durumu da vatanın bekası için yaptıklarını beyan etmesi komiktir, samimiyetsizliktir.

Bu vatanın bekası  hiçbir liderin, hiçbir partinin,  ya da siyasi fikrin tekelinde değildir. Bu memlekette 85 milyon insan yaşamaktadır. Bu insanların her biri farklı dine, farklı mezhebe, farklı ırklara ve farklı siyasi görüşlere sahip iken, birilerinin sadece kendi inanç ve fikirlerini dayatmak istemesi kabul edilemez bir gerçektir. Bu gerçek dün içinde geçerlidir, bugün içinde, yarın içinde…

Karşı fikirleri hakaret ederek, iftira atarak değil, ispat ve ikna yolu ile kendi yolumuza çekebiliyorsak ne ala. Bundan gayrisi fitnedir, bozgunculuktur, kargaşadır.

İnandığımız kutsalımız din(İslam) adaleti, ehliyeti, istişareyi, ilim sahibi olmayı emreder. Yine dinimiz canı, malı, namusu  dili, inancı, nesli ve nefsi koruma altına almıştır.  Bu minvalde birlik ve beraberliğimize, toplumun ahlaki değerlerine zarar vermeyen her görüşe saygı duymak icap eder. Fıtratımıza, inancımıza, neslimize ne nefsimize halel getirecek hal ve hareketlerden fikir ve görüşlerden elbet her normal insan rahatsız olur. Bunlarda kahir ekseriyetle ortak noktalarımızdandır.

Tüm bu okuduklarınızın sağlamasını yapacak olursak, akrabalarımız arasında, komşularımız içerisinde çevremizde, şehrimizde ve ülkemizde yaşayan, ancak fikirlerini asla tasvip etmediğimiz milyonlarca insan var.

Özellikle kendi şehrimizde ve çevremizde yaşayan bu karşı fikirdeki insanları en mutlu günlerimizde ve en acı günlerimizde yanımızda görmekten memnuniyet duyuyormuyuz, duyuyoruz. Sıkıştığımızda borç alıp, borç veriyormuyuz veriyoruz. O insanların bir çoğu ile aynı takımı tutuyor, aynı şarkıları söylüyor muyuz söylüyoruz.  Camilerde aynı safta secdelere varıyormuyuz varıyoruz. Daha da ilerisi, o karşı fikirdeki yada karşı partideki insanlarla gün geliyor evlatlarımızı evlendiriyor aile oluyormuyuz oluyoruz.   

Peki, kutsalları aynı olan, bir çok ortak değerde buluşan, akrabalarımızla, dostlarımızla, komşularımızla yarın kız alıp kız vereceğimiz insanlarla niçin sürekli kavga ve tartışma halindeyiz. Niçin saygı ve muhabetti ön planda tutup birbirimizi Allah için sevemiyoruz…