www.haberyorumgazetesi.com

Şerif Gürbaş


İTTİFAKI DESTEKLİYORUM...


 

7 Haziran seçimlerinin ardından yaşanan siyasî kriz ve beraberinde yeniden hortlayan terör olayları herkesin huzurunu kaçırdı.

Yaşanan terör olayları her ne kadar iktidarın çözüm sürecine bağlansa da, ben bu olaylarından Türkiye Büyük Millet Meclisi´nde ki tüm partileri sorumlu tutuyorum.

Niye mi:?

Evet 2009´da başlatılan Milli Birlik ve Kardeşlik Projesi ve demokratik açılımın devamı niteliğindeki çözüm sürecinde, Türk milletine yıllarca acı yaşatan terör odaklarının siyasî uzantıları, hatta İmralı´da ki cani apo muhatap alındı.

Peki terör odakları neden ve niçin muhatap alındı. Zira 30 yıldır denenen silahlı mücadelede başarılı olunmuş değildi. Her ne kadar terör olayları 2001 yılında yok denecek kadar azalmış olsa da, terörün bahane edildiği meseleler çözüme kavuşturulamamıştı. Bir gün yeniden hortlaması ihtimaldi...

Herkesin kabulüdür ki, yıllarca Güneydoğuda yaşanan faili meçhuller, devlet eliyle yapılan zulümler, hatta insanoğlunun kendi ana dilini konuşma ve kültürünü yaşama hakkı, Kürt halkına çok görüldü.

Bu ülkede gavurun İngilizcesini konuşmak serbest iken, etle tırnak olduğumuz Kürt halkına Kürtçe konuşma imkanı verilmiyordu. İnsanlar kendi dilini konuşmak, kendi dili ile eğitim almak, kendi diliyle yayın yapan bir televizyon kanalını izlemek istiyordu.

İşte Kürt halkının yıllarca mahrum bırakıldığı bu haklar, yani teröristin ve siyasi uzantılarının bahane ettiği bu haklar, çözüm sürecinde Kürt halkına bir bir verildi.

Bu ülkede cumhurbaşkanı, başbakan, asker, polis, avukat, savcı,hakim, işadamı olabilen, devletin tüm imkanlarından batıdakilerden daha çok faydalanan Kürt halkı, çözüm süreciyle değer buldu. Susan silah sesleri ile halk huzura kavuştu.

Ama asıl amaçları üzüm yemek değil, bağcıyı dövmek olan terör örgütünün siyasi uzantısı HDP, 7 Haziran seçimlerin de barajı da aşıp;"Artık bu ülkede bizde varız" diyebilmelerine rağmen, devletin ve iktidarın sağduyulu yaklaşımlarını istismar ettiler ve azdılar ve azmaya devam ediyorlar.

Şimdi 1 Kasım´da kilitlenen siyasi mekanizmayı açacak formüller aranıyor. 7 Haziran´daki tablonun yeniden oluşmaması için bazı ittifaklar söz konusu.

Bu ittifaklardan biri de yıllarca birlikte siyaset yapmış olan milli görüşçülerin AK Parti çatısı altında seçimlere girmesi.

Bu ittifak söylentileri toplumda oldukça kabul görüş durumda. Her ne kadar Saadet Partisi tabanından çatlak sesler çıksa da, şahsi görüşüm ittifakı şu günlerde alınabilecek en isabetli karar olarak görüyorum.

Tüm mili görüşçülerin de kabulüdür ki, AK Parti, Saadet Partisi´nin iktidara geldiğinde yapmak istediklerinin yüzde 50´sini hayata geçirmiş bir partidir.

Evet birileri haklı olarak AK Parti, Saadet Partisi´nin asla yapmayacağı işleri de yaptı diyebilir, bunu da kimse inkar edemez.

Ama Saadet Partisi, yüzde 2´lik bir oyu ile uçuruma yuvarlanmak üzere olan bir aracın önündeki taş misali, bu ülkenin yangın yerinden kurtulması, yapılan yanlışların düzeltilmesi, Ümmeti Muhammed´in kurtuluşu için ittifak yapmalı ve gerek duyulursa hükümete ortak olmalıdır.

Saadet Partililer yaşadığımız şu günlere rağmen, ittifaka asla destek vermem derse,  yarın Allah muhafaza, Suriye gibi olduktan sonra zaten ne siyaset kalacak, ne ticaret, ne de diyanet...

Sözün özü,  AK Parti Saadet İttifakının ülkemiz ve milletimiz için hayırlara vesile olacağına inananlardanım. Bu yüzden destekliyorum...