www.haberyorumgazetesi.com

Şerif Gürbaş


Müstakbel adaylar okusun


Türkiye seçim sathına girdi. 24 Haziran 2018 Pazar günü Türkiye yeni başkanını seçecek. Bir tarafta AK Parti, MHP, BBP ve HÜDAPAR´dan oluşan Cumhur ittifakı, diğer tarafta CHP, İyi Parti, Saadet Partisi ve Demokrat Parti´den oluşan ve henüz ismi konmamış ittifak.

Cumhur ittifakının adayı Recep Tayyip Erdoğan.  Erdoğan karşısında ise sanırım 4 farklı aday olacak. Şimdiye kadar netleşen iki isim var, biri Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu, diğeri İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener. CHP adayı henüz netleşmiş değil. 4´üncü isim ise Vatan Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek.

Ancak partilerin yapmış olduğu ittifaklar daha şimdiden gerek sosyal medya üzerinden gerekse de yandaş medya yazarlarınca çokça eleştirilmekte.

Örneğin Cumhurbaşkanı Erdoğan ile MHP Lideri Bahçeli´nin daha 2 yıl öncesine kadar birbirlerine söyledikleri nefret dolu sözler ve hakaretler Cumhur ittifakını destekleyenler tarafından masum gösterilirken, diğer tarafta Saadet Partisi´nin taban tabana zıt olan CHP ile aynı platform içerisinde yer alması, milli görüşçüler tarafından ülke çıkarları için olması gereken bir ittifak olarak yorumlanmakta.

Zamanında kim kime ne demişse demiş, kim zamanında kimin yaşam tarzına karışmışsa karışmış hepsi geçmişte kaldı.  Şuan geldiğimiz noktada, tüm siyasetçilerin ülkemizin bütünlüğü ve kalkınması için bir araya geldiğine inanmak istiyorum. Zira Türkiye´nin kutuplaşmaya ve ayrışmaya değil, biran önce birleşmeye ve kucaklaşmaya ihtiyacı var.

Daha 2 yıl önce yaşanan 15 Temmuz darbe girişimde sağcısı, solcusu, muhafazakârı, ulusalcısı devleti ele geçirmeye çalışan hainlere göğsünü siper etmişken, bugün kalkıp, ?siz nasıl olurda geçmişte liderinize hakaret eden zatla bir araya geliyorsunuz? demek, ya da onlar ?size zamanında kan kusturmuştu nasıl olur da onlarla bir araya gelirsiniz? eleştirisinde bulunarak algı yapmaya çalışmak, hiç kimseye bir şey kazandırmaz.

İttifakları oluşturan partilerin liderleri kısır tartışmalar  yapmak yerine, ülkenin sorunlarını nasıl çözeriz derdinde olmalı, seçmenlerde yine bu minvalde beklenti ve talep içerisine olmalıdır. 

Seçimlere İnegöl penceresinden baktığımda bu ilçenin bir ferdi olarak milletvekili adaylarından beklediğim birkaç konu var.

Bu konuların başında İnegöl´ün il olma meselesi gelmektedir. İnegöl´ün olması Büyükşehir yasasından sonra artık kaçınılmaz hal almıştır. İnegöl´ün güçlü olması için il olması kaçınılmazdır. İnegöl´ün il olması demek, ilçemizdeki yatırımların artması demektir. İnegöl bir sanayi kentidir. Müteşebbis ruhun İnegöl´ü il olmasıyla Türkiye´nin sayılı şehirleri arasında sokacağına inancım tamdır.

İl olan İnegöl´de siyasilerimiz bütün mesaisini İnegöl´e ayıracak, bu da eğitimden sağlığa, tarımdan sanayiye, kültür sanattan spora, ulaşımdan sosyal hayata kısaca her alanda etkisini kısa sürede gösterecektir.

İnegöl´ün il olmasının üzerini örtmeye çalışan, ?filanca ilçe il oldu da ne oldu?? diyerek meseleyi sulandıran siyasetçilere ilçe halkımızın artık pirim vermemesini istiyorum. İnegöl´ün il olmasını istemeyen hiçbir siyasetçi İnegölü temsil edemez. Ve bir takım siyaset simsarlarını bu ve benzeri söylemlerden vazgeçmeye çağırıyorum. İnegöl´e bu konuda bir faydanız olmayacaksa, en azından söylemlerinizle gölge etmeyin yeter?