www.haberyorumgazetesi.com

Şerif Gürbaş


Saadet Partisi!

.


Köşe yazılarımı kaleme alırken önce başlığını atar sonra şekillendiririm. Ancak bugünkü yazımda başlığa bir türlü karar veremedim nasıl bir başlık atayım bilemedim. Zira konu çok hassas. 

Türkiye’nin siyasi ve fikri manada en önemli hareketlerinden biri olan milli görüşün temsilcisi Saadet Partisi’nde uzun zamandır devam eden ve artık gün yüzüne çıkmış bir görüş ayrılığı yaşanıyor.Parti içerisindeki bu görüş ayrılığı belki yeni bir yol ayrımı olacak. Yani daha önce AK Parti, HAS Parti ve Yeniden Refah Partisi’nde olduğu gibi…

Peki rahatsızlık ne?

Parti yöneticilerinin söylem ve üslubu, izlenen strateji, partinin üstlendiği misyondan uzaklaşılması ve parti içi hiyerarşinin yok olması…

Yaşanan bu rahatsızlıkları Yüksek istişare kurulu Başkanı Oğuzhan Asıltürk, sosyal medya üzerinden yaptığı paylaşımlarla ifade etti. Koskoca YİK Başkanı hem de dünürü olduğu genel başkan Temel Karamollaoğlu’nu karşına alıp konuşamıyor mu ki, bu derin konu sosyal medya üzerinden tüm milletin huzurunda paylaşılıyor.

 Evet bu konu artık maalesef parti içerisinde konuşulamaz hale gelmiş. Yapılan tüm uyarı ve ikazlar dikkate alınmıyor, kulak ardı ediliyor. Yani Saadet Partisi’nde emir artık demiri kesmiyor. Genel Başkan Temel Karamollaoğlu’da çaresiz kalmış durumda. Zira Saadet Partisi içerisindeki hiyerarşiyi bildiği halde Emire itaatsizlik almış başını gitmiş. Gelinen noktada bu işin başındaki insan YİK Başkanı Oğuzhan Asıltürk, Twiter hesabından yaptığı uyarılarla Saadet Partisi yöneticilerini güzel bir üslupla uyarmış ve tavsiyelerde bulunmuş.

Asıltürk öne çıkan Sosyal medya paylaşımlarında demiş ki,

“Hedefimiz huzur içinde yaşayacağımız bir dünya oluşturmaktır. Ulaşmak istediğimiz hedefin önem ve değerinden dolayı, hoşgörülü, toparlayıcı ve yol gösterici olmamız gerekiyor.”

“ Peygamberimiz (a.s.), insanlara şefkat ve merhametle davranmamızı emrediyor. Erbakan hocamız bunu çok iyi bildiği için konuşmalarında kırıcı olmamaya özen gösterir, dinleyenlerin akıl, mantık ve vicdanlarına hitap ederdi.”

Oğuzhan Asıltürk burada hem parti yöneticilerine, hem de parti tabanına üslubunuza dikkat edin mesajı vermiştir.

Yine Asıltürk’ün “ Erbakan hocamızdan sonra, Saadet Partisinde görev yapan kardeşlerimiz, sâdece iktidarı tenkit etmekle yetindiler. Böyle olunca, ahlâki ve mânevî değerleri savunduğu için, Saadet Partisini destekleyenlerin desteği azaldı.”sözü bana göre çok isabetli olmuş.

Zira Saadet Partisi yöneticileri her fırsatta AK Parti’yi sert sözlerle eleştirirken, ittifak yaptığı partilerin zaman zaman manevi değerleri küçümseyici sözlerine cılız tepkiler bile verememektedir Bu tutum ise manevi hassasiyeti olan insanları Saadet Partisi’nden uzaklaştırmaktadır. Nitekim bir önceki seçimde Milletvekili çıkaracak kadar oy alınan illerde, baraj uygulanmadığı halde, aynı oyu alamadığı için Milletvekili çıkaramamıştır.

Oğuzhan bey milli görüşe gönül veren Saadet Partililere yaptığı özel tavsiyelere değinmeden direk siyasi mesajlarını yorumlamak istiyorum

Yaşanan fikir ayrılıkları ve rahatsızlığın en önemli sebeplerinden biri bana göre millet ittifakındaki ısrarcılıktır. Parti içerisinde yok olan hiyerarşi nedeniyle uyarılar dikkate alınmamaktadır. Bu sebeple Oğuzhan bey bir paylaşımında, Millet ittifakının Saadet Partisi’ne artı bir şey katmadığı gibi, inandığı değerleri savunmaktan da uzaklaştırdığı mesajını vermiş.

Birileri Oğuzhan Beyin Millet ittifakına bakışını, Saadet Partisi’ni Cumhur ittifakına yönlendiriyor şeklinde yorumlayabilir. Ben bu fikre katılmıyorum. Oğuzhan bey bana göre millet ittifakına karşı tavrını net koymuş, ama cumhur ittifakına da meyledilmeden müstakil bir parti olarak yola devam edilmesi gerektiğini tavsiye etmiştir.

Oğuzhan beyin dile getirmediği bazı şikayetleri de parti tabanını yakından tanıyan biri olarak naçizane dile getirmek isterim

İktidarı çok arzulayan ancak kaybettiklerinde “Biz zaferden değil, seferden sorumluyuz” anlayışına sahip milli görüşçülerin hiçbir siyasi hesap içerisinde olmaması gerekir.

Şayet gaye Allah’ın nizamını yer yüzüne hakim kılmaksa, ülkenin bölünmez bütünlüğe kast etmiş ve etmeye devam edenlerle asla bir araya gelinmemesi, onlarla cenazede ve bayramlarda dahil yan yana poz vermemesi, hatta memleketin faydasına bile olsa onların hainliklerini unutturacak söz ve eylemlerde bulunmaması gerekir. Bırakın onları savunan savunsun onlarla siyaset yapacak olan yapsın.

İkincisi Saadet Partili yöneticilerin geçmişte İslam’a savaş açmış zihniyetlerin varlığını şimdilerde sinsice sürdürdüğünü, yarın işbaşına geldiklerinde en büyük düşmanlarının önce kendi fikir ve siyasi hareketlerinin olduğunu geçmişte yaşanan tecrübelerden yola çıkarak hatırlatmak isterim.

Üçüncüsü Saadet Partisi, vatan hainleriyle ve manevi değerlere savaş açmış tüm siyasi hareketlerden sıyrılıp ayrı bir yol ve strateji izlemesi gerekir. Bu Saadet Partisi’ne gönül vermiş yüz binlerin de beklentisidir.

Saadet Partisi’nin tek stratejisi sağa sola meyletmeden, üstüne başına kir çamur sıçratmadan, Hakkın rızasını kazanmak olmalıdır. Hakkın rızasını kazanandan daha üstün kim olabilir? Hakk’ın rızasını kazanan zaten zafere ve felaha ulaşmıştır.