www.haberyorumgazetesi.com

Şerif Gürbaş


SARI OTOBÜS VE HACI DEDE


Köyde yaşayan hacı dedelerden birinin aklına, seçim zamanı vaat edilen sarı otobüs gelmiş. Hacı dede biraz hafızayı zorlamış ve o gün köye gelen kelli felli adamın "Bizim partiye oy verirseniz, köyünüze sarı otobüs getiririm. Cuma günleri sarı otobüse biner, bedavaya Bursa´ya kadar gider, Ulu Cami´de namazınızı kıldıktan sonra, aynı otobüsle köyünüze dönersiniz" dediği sözlerini hatırlamış.

İçini büyük bir sevinç ve heyecan kaplayan hacı dede, çıkarken evdeki nineye, "Ben Cuma´ya çıkıyorum" diye seslenip çıkmış. Köy meydanında biraz turalamış, bakınmış ne sarı otobüs var, ne mavi otobüs. Belki demiş köyün içine kadar girmiyordur, malûm yollar toz toprak. Köyün çıkışına doğru ilerlemiş, Bursa -Ankara Karayolu´nun kıyısına kadar yürümüş,

"Of çok yoruldum şuracıkta oturayım da bekleyeyim" demiş. Başlamış beklemeye. Koca koca tırlar geçiyor, taksiler otobüsler geçiyor, ama sarı otobüs bir türlü geçmiyormuş. O arada namaz vakti de epey yaklaşmış. Köyden bir genç arabasıyla şehre giderken köyden komşusu olan hacı dedeyi görünce durup sorumuş; "Hayırdır Hacı dede, Cuma vakti ne beklersin burada" demiş.

Hacı dede: "Sarı otobüsü beklerim evlâdım, Bursa´ya gideceğim Ulucami´de namaz kılacağım" demiş. Genç şöyle bir duralayıp düşünmüş, ama bir türlü akıl sır erdirememiş hacı dedenin dediklerine.

Bakmış Cuma namazı için vakit epey kısa; "Hacı dede sarı otobüs gelir mi bilmem ama, gelse de Cumaya yetişemezsin, gel ben seni İnegöl´deki İshakpaşa Cami´ine götüreyim orası da mübarek bir cami orada kılarsın namazını" demiş.

Sarı otobüsten ümidini kesen ve beklemekten yorulan hacı dede; "tamam evladım geleyim, ama sen beni geri getireceksin dimi" diye sormuş.

Genç: "benim namazdan sonra 1 saat kadar işim var, sen cami çıkışı oralarda çay, kahve içerken ben de işimi görür, dönüşte de seni alır köye götürürüm" demiş.

Gençle hacı dede koyulmuşlar yola, sohbet ede ede İnegöl´e gelmişler. Cami tabi Cuma namazı sebebiyle kalabalık olduğundan, Hacı dede bahçede gölgelik bir yere oturmuş başlamış ezanı beklemeye. İçinden de "Hay Allah nasip olmadı Ulu Cami´de namaz kılmak" diye geçiriyormuş.

Ezan okunmaya başladığı sırada yanına takım elbiseli, kravatlı, sinekkaydı traşlı, hafif alnı açık biri oturmuş. Şöyle yüzüne bakmış tanır gibi olmuş, ama çıkaramamış.

Ezan bitmiş müezzin Salli demiş, ayağa kalkıp Cuma´nın sünnetini kılmaya başlamış.. Başlamış başlamasına da hacı dedenin aklı yanındaki adamdaymış. Kimdi bu adam, kimdi, bizim köyden birinin oğlumuydu, diye diye namazı bitirmiş.

Cuma hutbesi ve farz namazı sırasında da hacı dedenin aklında hep yanındaki adam varmış. Hacı dede namazı kılıp, ayakkabılarını giymiş, bahçenin kapısına doğru ilerlerken, bir grup insanın sohbet ettiğini görmüş. Merak edip yaklaşmış, birde bakmış içlerinden biri az önce yanında namaz kılan adam. Herkes ona "sayın başkanım" diye hitap ediyormuş. Hacı dede "demek ki önemli biri, nerenin başkanı acaba" derken, aklı başına gelivermiş. "Ya bu bizim sarı otobüsün sahibi değil mi. Bizi partiye oy verin, sarı otobüsü köyünüze getireceğim diyen."

Hemen aralarına dalmış başkana seslenmiş. "Başkan evlâdım ben filânca köyden Hacı Hasan. Sen bir tarihte köyümüze geldin ve bizim partiye oy verirseniz, köyünüze sarı otobüs göndereceğim demiştin Hani nerede sarı otobüs"

Başkan gayet pişkin bir şekilde, "Hacı dede evet doğru dersin, biz size o gün bizim partiye oy verin köyünüze sarı otobüs gönderelim dedik. Ama sen takip etmiyorsun herhalde, sizin köy seçimlerden sonra mahalle oldu. Dolayısıyla sarı otobüs sözünü mahalle olduğu için yerine getiremiyoruz" demiş

Başkanın bu cevabına etrafındakiler kahkahalarla gülerken, hacı dedenin şaşkınlıktan ağzından ki takma dişler düşmüş.

Ağzında dişleri olmayan hacı dede, pe pe pe diye konuşmaya başlayınca, kahkahalar daha da artmış, hatta bazılarının burnundan sümük bile gelmiş.

Sizlere bugün "At yalanı seveyim inananı" türünden bir hikâye anlattım.  Evet keyifle okuduğunuz, sonunu merak ettiğiniz ve hafiften gülümsediğiniz yalandan bir hikâye. Aynı sarı otobüs masalı gibi...