www.haberyorumgazetesi.com

Şerif Gürbaş


SAVUNMA!


Eski hastane alanına inşa edilmekte olan belediye sarayı projesi ile ilgili kaleme aldığım usulsüzlük ve rant iddialarına ilişkin, dönemin İnegöl Belediye Başkanı Alinur Aktaş tarafından şahsıma yönelik hakaret davası açılmıştı.

Ramazan ayı içerisinde hem konuya ilişkin yaptığım haberler, hem de kaleme aldığım köşe yazılarımda geçen bazı ifadelerle ilgili hâkim huzuruna çıktım. Ancak adaletin zamanı çok değerli olsa gerek, benim yapacağım uzunca savunmayı, yazılı olarak vermemin daha isabetli olacağına hükmetti ve davayı Kasım ayına erteledi.

Kasım ayına daha çok zaman var. Kim öle kim kala? Hayırlısı ile seçimleri de atlattık. Cumhurbaşkanımız Erdoğan, yeni hükümet sisteminin ilk başkanı olarak göreve de başladı. Hadi bakalım hayırlı uğurlu olsun.

Yeni hükümeti oluşturan kabinedeki isimlere baktığımızda, ticari hayatında başarılı olmuş bazı isimlerin, bakanlık görevlerine getirildiğini görüyoruz. Yeni sistemde Türkiye Cumhuriyeti, sanki tüccar mantığı ile yönetilecek gibi.

Tüccar mantığı dedim de aklıma geldi, Bursa´nın atanmış belediye başkanı Alinur Aktaş, yani kendi tabiri ile tüccar başkan, kadim dostu Kent Konseyi Başkanı Haydar Cerrah´ın hani, ?İnegöl´ün Bursa ve Ankara ayağı zayıf? çıkışı sonrası, AK Partili vekillerden gelen tepkiler üzerine, ?Haydar Cerrah haddini aştı? demişti ya, bende ertesi gün belediye de taşınır taşınmaz ne var yok satan Aktaş´ın bu ifadelerine, ?Tüccar Başkan bu kez Cerrah´ı sattı? başlıklı bir haber yapmıştım. Tüccar Başkan, çok içerlemiş bu habere ve hakaret davası açmış.

İşte bu haberle ilgili de Ramazan ayı içerisinde hakim huzuruna çıktım. Sayın Hakim´e dedim ki, ?Başkan Aktaş´a Tüccar Başkan dememin sebebi, kendisinin ?ben İnegöl´ü tüccar mantığıyla  yönetiyorum´ şeklindeki ifadesinden alıntıdır. Yine Cerrah İnegöl´ün eski bir beldesinin adıdır. Dolayısıyla Sayın Aktaş, yani tüccar başkan, 35 yıllık arkadaşı kadim dostu Haydar Cerrah´ın, ?İnegöl´ün Bursa ve Ankara ayağı zayıf´ sözleri sonrası, partili milletvekillerince baskı görmüş ve buna mukabil, kadim dostu Haydar Cerrah´ın haddini aştığını ifade ederek bir nevi satmıştır. Burada kullanılan satmak kelimesi, bir malı alıp satma manasında kullanılmamıştır. Malumunuz üzere, halk arasında satmak kelimesi birçok manada kullanılır, bizim başlığa taşıdığımız satmak kelimesi de yanız bırakmak manasındadır.?

Alıp satma işleri deyince bir başka dava daha aklıma geldi.  O da haydar abimiz üzerinden açılan davadan bir sonraki dava idi. O da Fatih Cami karşısında geçtiğimiz yıl 2.5 dönüm arazi üzerine hizmete açılan park ile ilgili haber ve yorumlarımızdı. Biz o zaman demiştik ki, Malatya ilinin merkez ilçesinden birinde yaklaşık 70 dönüm alan üzerine yapılan park, (içerisinde bisiklet ve yürüyüş yolları botanik bahçeleri vs. olan)2 milyon 500 bin liraya mal olurken, 2.5 dönüm Fatih parkı, nasıl olurda 500 bin liraya mal olur.

Ancak haber metninin bir yerinde sehven 500 bin yerine 500 milyar yazmışım.  Bunu dert edinen tüccar başkanımız, sehven yaptığım bu hatayı, kasıtlı yaptığımı düşünerek, şahsımı dava etmiş. Bende yüce adalete koştum gittim. Savunmamı yaptım.

Büyük bir heyecanla beklediğim belediye sarayı davası ise dediğim gibi seçimlerden kısa bir süre önce görüldü. Savunmamın yazılı olarak verilmesi istendi, savunmamı henüz yazmış değilim. Yazacağım, hem de bu zamana kadar hiç kaleme almadıklarımı da ekleyerek. İnegöl halkı okusun, duymadıklarını duysun. Kararını verecek olan adalet, Hakk´ın yanında mı olacak, yoksa? hep birlikte göreceğiz.  Ama asıl olan vicdanlar?  Ve asıl olan Mahkem-i Kübra?