www.haberyorumgazetesi.com

İsmail Özdemir


SURİYE´NİN VE TÜRKİYE´NİN GELECEĞİ


Suriye´nin geleceği ile ilgili birçok varsayım ortaya atıldı ve atılmaya devam ediyor. Aslında Suriye´nin bölünmesi, Türkiye´nin bölünmesi anlamına geliyor ve kimse SİYONİZM faktörünü dikkate almıyor ve sadece at yarışı spikerliği yapmaya devam ediyorlar.                          

                                                                                    

       Son Türkiye-ABD anlaşması sonrasında; Suriye Federe Devleti çatısı altında 3 özerk bölgeye ayrılmış bir Suriye ortaya çıkmaktadır. Türkiye sınırında oluşturulacak Güvenli Bölgede  ARAP-SÜNNİ bir özerk yapı, yine Rejim kontrolünde olan bölgelerde NUSAYRİ bir yapı, ikisinin arasında kalan bölgede ise PYD-YPG kontrolünde bir yapı.

     

 Aslında Suriye´nin bölünmesi, Siyonizm´in bir projesidir.Irak´ta yaptıkları gibi, bu bölünmeyi Türkiye sınırında                  PYD-YPG kontrolünde bir Devlet kurarak yapmak istiyorlardı. Bir ucu İran sınırına dayanan Musul-Kerkük´ten Akdeniz´e uzanan bir koridor oluşturulmak isteniyordu. Daha sonra İran´ı da içine alacak şekilde planlanan bu yapı bölgenin en güçlü ekonomisine sahip olacaktı.Bunun ardından o bölgede kurulacak devlete, zaten var olan yer altı ve yerüstü kaynaklara ilaveten çok ciddi maddi yardımlar sağlayarak, oradaki ekonomik durumu güçlendirecekler ve orada asgari yaşam standartlarını yükselterek bir cazibe oluşturacaklardı. Bundan sonra Güneydoğu´da referandum talepleri başlayacaktı. Türkiye´nin daha önce çıkardığı 4867 ve 4868 nolu yasalar çerçevesinde Güneydoğuda Referandum yaptırılacaktı. Bilindiği gibi Türkiye; 2000 yılına kadar yaklaşık 34 yıldır dayatılan bu ikiz yasaları imzalamadı.                            Bu yasalar; 2000 yılında Ecevit, Bahçeli, Yılmaz hükümeti tarafından imzalanmış, üç yıl sumen altında bekletilmiş,                  AKP hükümeti tarafından, tam ABD Irak´a girerken sumen altından çıkartılarak TBMM´ye getirilmiş ve  AKP+CHP´den 247 Milletvekilinin katıldığı oylamada; 245 Kabul 1 red 1 çekimser şeklinde  kabul edilerek Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet SEZER tarafından onaylanmıştır.

                                                                

KANUN NO:4867 : Ekonomik Sosyal ve Kültürel Haklara İlişkin Uluslararası Sözleşmenin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun. Kabul Tarihi: 04/06/200  Resmi Gazete: 18/06/2003 No:25142                                                                  Kanun Metni :Kanunlar Dergisi Cilt:87 TBMM 148 no´lu Komisyon Raporu

 

KANUN NO:4868 : Medeni ve Siyasi Haklara İlişkin Uluslararası Sözleşmenin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun.Kabul Tarihi:04/06/2003 Resmi Gazete:18/06/2003 No:25142

Kanun Metni: Kanunlar Dergisi Cilt:87 TBMM 150 no´lu Komisyon Raporu

 

Bu kanunların öne çıkan maddeleri ise;
Madde:1? Bütün halklar kendi kaderlerini tayin hakkına sahiptir. Bu hak vasıtasıyla halklar kendi siyasal statülerini serbestçe tayin edebilir ve ekonomik, sosyal ve siyasal gelişmelerini serbestçe sürdürebilirler.


Madde: 2? Bütün halklar uluslararası hukuka ve karşılıklı menfaat ilkesine dayanan uluslararası ekonomik işbirliği yükümlülüklerine zarar vermemek koşuluyla, doğal kaynakları ve zenginlikleri üzerinde kendi yararına serbestçe tasarrufta bulunabilir. Bir halk sahip olduğu maddi kaynaklardan hiç bir koşulda yoksun bırakılamaz.


Madde: 3? Kendini yönetemeyen ve vesayet altındaki ülkelerden sorumlu olan Devletler de dahil, bu Sözleşmeye taraf bütün Devletler, kendi kaderini tayin hakkının gerçekleştirilmesi için çaba gösterir ve Birleşmiş Milletler şartının hükümlerine uygun olarak bu hakka saygı gösterir, şeklindedir.

 

İkiz yasalar´ın kanunlaşma süreci ANAP ile başlamış, ANASOL-M döneminde imzalanmış, Ak Parti iktidarında Meclis´e sevk edilmiş, AKP+CHP Milletvekillerinin oylarıyla kabul edilmiş ve Cumhurbaşkanı A.Necdet Sezer tarafından da onaylanmıştır.


Turgut Özal, Bülent Ecevit, Devlet Bahçeli, Mesut Yılmaz, Deniz Baykal,Abdullah Gül, R.Tayyip Erdoğan ve A.Necdet Sezer´in imzaları ile bu sözleşmeler kabul edilip, yasalaşmıştır.


       Bu kanunların kabulünden sonra 7.5.2004 tarihinde 5170 sayılı kanunla yapılan Anayasa değişikliği ile  Anayasa´nın 90. maddesine ?Usulüne göre yürürlüğe konulmuş temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası andlaşmalarla kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda milletlerarası antlaşma hükümleri esas alınır.? cümlesi eklenerek ileride Türkiye Cumhuriyeti Devleti´nin bölünmesinin hukuki altyapısı hazırlanmıştır.

       BarışPınarı Harekatı ve öncesindeki Fırat Kalkanı ile Zeytin Dalı harekatları, siyonizmin bu planını kısmen ve geçici olarak da olsa boşa çıkarmıştır. Geciktirmiştir. Ancak ABD ve AB, Suriye ve Türkiye´nin bölünmesi fikrinden asla vazgeçmiş değildir.

 

       Bu bölünme yasalarını temizlemeden,AB sevdasından vazgeçmeden, BOP Eş başkanlığı görevini bırakmadan, ABD ile stratejik ortaklık ve müttefiklikten vazgeçmeden Türkiye bölünmekten kurtulamayacaktır.