www.haberyorumgazetesi.com

Nurettin Yeltekin


Tebliğin önemi ve fazileti nedir?

Tebliğin önemi ve fazileti nedir?


İnsanları îmâna, hakka ve sâlih amellere davet etmek, kötülüklerden uzaklaşmalarına yardımcı olmak, en hayırlı vazifelerdendir. Zira bu, onları ebedî kurtuluşa çağırmak demektir.

Allah Resûlü şöyle buyurur: “Bir kimsenin senin vâsıtanla hidâyete ermesi, senin için (en kıymetli dünya nîmeti olan) kızıl develere sahip olmandan daha hayırlıdır.” (Buhârî, Cihâd, 143)

İNSANLARI HAKK’A ÇAĞIRMAK

İnsanları îmâna, hakka ve sâlih amellere davet etmek, kötülüklerden uzaklaşmalarına yardımcı olmak, en hayırlı vazifelerdendir. Zira bu, onları ebedî kurtuluşa çağırmak demektir. Cenâb-ı Hak bu ulvî vazifenin değerini şöyle haber verir: “(İnsanları) Allâh’a çağıran, sâlih amel işleyen ve; «Ben müslümanlar­danım.» diyen kişiden daha güzel sözlü kim olabilir?” (Fussilet, 33)

Allah Resûlü de şöyle buyurmuşlardır: “Doğru yola davet eden kimse, ona tâbî olanların sevapları kadar sevap alır. Bu, tâbî olanların sevâbından bir şey eksiltmez! Kötü bir yola davet eden kimse de, ona tâbî olanların günahları kadar günah alır. Bu da, tâbî olanların günahlarından hiçbir şey eksiltmez!..” (Müslim, İlim, 16; Ebû Dâvûd, Sünnet, 6; Tirmizî, İlim, 15)

İslâm’ı tebliğ ve dînî hizmetler, hem hizmet eden hem de hizmet edilen kişiler için nefsânî temâyüllere karşı âdeta “koruyucu hekimlik” gibidir. İki tarafı da yanlışlıklardan muhâfaza eder.

Resûl-i Ekrem Efendimiz, ebedî kurtuluş davetini insanlığa duyurabilmek için çok büyük bir mücâdele vermiştir. Onun ümmeti olma şeref ve bahtiyarlığına ermenin bir şükrü olarak bizler de aynı gayret içerisinde olmalıyız. Zira Resûlullah bu vazifesinin ümmeti tarafından devam ettirilmesini istemektedir. Nitekim hadîs-i şerîflerinde şöyle buyurmuşlardır: “Benden bir âyet bile olsa insanlara ulaştırınız.” (Buhârî, Enbiyâ, 50)

“Bizden bir şey işitip, onu aynen işittiği gibi başkalarına ulaştıran kimsenin Allah yüzünü ak etsin! (Çünkü) kendisine bilgi ulaştırılan nice insan vardır ki, o bilgiyi, bizzat işiten kimseden daha iyi anlar ve tatbik eder.” (Tirmizî, İlim, 7)

Cenâb-ı Hak, nûrunu tamamlayacağını, yani İslâm’ın gâlip geleceğini vaad etmiştir. Bizler gayret etsek de etmesek de Cenâb-ı Hak vaadini yerine getirecektir. Akıllı bir müslüman, İslâm’ı tebliğ için gayret ederek bu kesin zaferden hisse almaya çalışır.

Bir zaman veya mekânda dînî hayatın zayıfladığı, insanların yanlış yollara kaydığı görülürse, orada tebliğ faâliyeti, îmandan ve farzlardan sonra ilk ve en ehemmiyetli bir vazife olur. O zaman, hak ve hayır tebliğ edilmeden, birçok meşrû işin bile kenara bırakılması gerekir. Meselâ bir annenin yavrusunu emzirmesi ne kadar muazzez ve mübârek bir faâliyettir. Lâkin evinin yanmakta olduğunu gören bir ana, çocuğunu emzirmeye devam ederse, bu yaptığı, büyük bir hatâ olur. Çünkü yangına karşı bir şeyler yapmak, o anda çocuğu emzirmekten çok daha ehemmiyetli ve âcildir. ,(Devam edecek)