www.haberyorumgazetesi.com

Şerif Gürbaş


TOP PATLAMADAN…

TOP PATLAMADAN…


Yüce Allah öyle bir hastalık gönderdi ki, ne yapacağımızı şaşırmış durumdayız. Bırakın insanı, koca koca şirketler, hatta dünyanın lider devletleri bile ne yapacağını şaşırmış durumda.

Bir yandan insan sağlığını korumaya yönelik önlemler almaya çalışan devletler, diğer yandan da bozulan ekonomilerini toparlamanın derdindeler.

Zira hastalık insan sağlığını tehdit ettiği kadar ekonomileri de çok ciddi şekilde tehdit etmekte. Salgın hastalığın yardımlaşmanın ve infakın en çok yaşandığı Ramazan ayına denk  gelmesi de herhalde Allah’ın biz Müslümanlara bir lütfu olsa gerek. Çünkü kapanan iş yeleri nedeniyle para kazanamayan esnaflarımız, ya da işyerlerinden yarım yamalak maaş alan özel sektör çalışanları ve işçiler, zekat fitre ve Ramazan ayının bereketi ile Bayramı görebildiler…

Ancak asıl ekonomik savaş ve sıkıntı Bayram’dan sonra yaşanacak. Şayet salgın nedeniyle kısıtlamalar devam eder ve insanlar çalışamaz ise, bırakın evinin elektriğini suyunu ödemeyi, ekmek alacak para dahi bulamayabilir.

Devlet memuru olupta maaşını ayın bilmem kaçında tıkırt hesabında görenler, emekli olup maaşı aksamayanlar, sırtını devlete dayayıp yıllardır sosyal yardımlarla geçinenler hariç, esnaf ve işçi kesimi bu işten en büyük zararı ve sıkıntıyı görecek olan kesim…

Bu salgın, bu bela Cenab’ı Hakk’ın 21. Yüzyıl Müslümanlarına gönderdiği en ciddi ders olsa gerek. Şımarıklığın, israfın, ahlaksızlığın daniskasını yapmaktan kaçınmayan günümüz ümmeti, bu salgınla kendine gelir mi bilemem ama, bu salgına ekonomik çözüm bulunamaz ise çok başka toplumsal vakalarla karşı karşıya kalabiliriz.

Bu nedenle devletin birinci önceliği, sosyal hayatı dengeleyecek yeni ekonomik paketleri ivedilikle hayata geçirmek olmalıdır.

Devlet adamları ve siyasiler, milleti en azından şu süreçte, daha da kutuplaştırıp düşmanlaştıracak söylem ve eylemlerden kaçınmalıdır.

Devletimiz, 83 milyonun tamamını hiçbir siyasi ve etnik ayırım yapmadan kucaklamalı, maddi manevi desteklemelidir.

Toplumda kredilerin yandaş işadamlarına, sosyal yardımların fikirdaşlara yapıldığına dair belirgin bir kanaat var. Bu kanaatın kucaklayıcı ve sosyal politikalarla silinmesi, milletin devlete olan inancı ve güveni yeniden sağlanmalıdır.

Varlığı da, yokluğu da bir imtihan vesilesi olarak gören Müslümanların bu anlayışından istifade etmek isteyen idareciler büyük bir yanılgı içerisindedir. Zira aynı gemi de yolculuk edenlerin kaptan köşküne yakın olanları varlık ve şatafat içerisinde hayat sürerken, diğer kesimin dibe vurması yadsınamaz.  . Siyasilerin bir lokma bir hırka anlayışı ile bu milleti daha fazla idare etme şansı yoktur.

Sağlığı ve ekonomiyi düzlüğe çıkarmak, insanları sosyal yardımlarla değil, üreterek kazanmaya teşvik etmek, iktidarda kim olursa olsun birinci öncelik olmalıdır.

Tevafuklarla devlet yönetilemez. Her krizi dış güçlere bağlayarak, sorunları öteleyerek, milleti oyalayarak zaman kazanmaya çalışmak tükenmişliğin ve çaresizliğin en bariz göstergesidir.

Eskiden Ramazan ayında boru sesini duyunca iftar vaktinin girdiğini anlar patlayan top ile birlikte orucumuzu açardık.

Şuan bir boru sesi duyuyoruz, bu bir şeylerin habercisi, ama herhalde büyüklerimiz topun patlamasını bekliyor.