İsmail Özdemir


YA TAM SUSTURACAĞIZ, YA DA KAN KUSTURACAĞIZ.

.


Yahudiler tarih boyunca, kendilerine gönderilen Peygamberleri öldürmüşler, kutsal kitapları tahrif etmişler, kendilerine verilen nimetlere nankörlük etmişler ve Peygamber diliyle lânetlenmişlerdir. İnandıkları sapık fikirler doğrultusunda 5800 yıldır yılmadan, bıkmadan mücadele ediyorlar. Her seferinde büyük bir hüsran yaşamalarına rağmen, yeniden başlıyorlar. Artık bu kavim iflah olmaz. İnsanlık bu lânetli zihniyetten kurtulmadan, rahat yüzü göremez. Bu lanetli zihniyet, sadece Müslümanlar için değil, tüm insanlık için büyük bir tehdit ve tehlike oluşturuyor. Çünkü bu zihniyet; sadece kendilerinin insan olarak yaratıldığına, diğer bütün insanların ve hayvanların Yahudi ırkına hizmet etmek üzere yaratılmış akıllı hayvan olduğuna inanıyor. Yahudi ırkı dışında ki insanların kontrolsüz olarak çoğaldığına ve bu kadar insanın dünyanın geleceği için tehdit oluşturduğuna inanıyorlar. Diğer insanları da buna inandırmak için epey yol almış durumdalar. Küresel ısınmanın artmasına, hızla artan insan ve hayvan nüfusunun neden olduğunu iddia ederek, insan ve hayvan nüfusunun azaltılması gerektiği yalanına tüm dünyayı inandırmış durumdalar. Önümüzdeki yıllarda mevcut hayvan ve insan nüfusunu azaltmak için uluslararası projeler ve anlaşmalar devreye sokacaklar. Bu proje ve anlaşmalar kıtlık ve açlığa neden olacak. Dünyanın dengesi bozulacak, deprem, kasırga, sel, yangın, salgın hastalık gibi büyük olaylar cereyan edecek. Mikrop savaşları ile insan nüfusunu azaltacaklar. Diğer yandan Kudüs’te de büyük olaylar cereyan edecek, çok sayıda Filistinli’yi şehid edecekler ve Mescid-i Aksa yıkılacak.

Bu hastalıklı zihniyeti kökünden kazımadan, insanlık huzura kavuşamaz. Bunlar laftan anlamaz, güçten anlar.

Bu nedenle İslâm Ülkeleri’nin kınamaları hiçbir işe yaramaz. Müslümanlar dünyanın her yerinde bu zihniyeti kınamak için eylemler yapıyorlar. Hiç bir tesiri ve etkisi olmuyor. Çünkü bu sapıklar bunları ciddiye almıyorlar.

Bunun en açık göstergesi Kudüs ve Filistin’de zulümler artarak devam ediyor. Yeni yerleşim yerleri açmaya, yeni işgallere ve işgale karşı çıkan Müslümanları katletmeye devam ediyorlar. Özellikle her Ramazan ayında Mescid-i AKSA baskınları, tutuklamalar, katliamlar artık rutin haline geldi. Zulümlerine devam ediyorlar.

Bütün bu olaylar karşısında İslâm Devletleri ikiye ayrılmış durumda. Bir kısmı tamamen sessiz kalmayı tercih ederken, diğer bir kısmı ise Resmi ağızlardan kınamalarla, telefon görüşmeleri ile tepki veriyorlar. Ancak bu tepki ve kınamaların da yıllardır hiçbir etkisinin olmadığı görüldü. Öyleyse gerçekten içi yanan Müslümanlar; öncelikle kendi yöneticilerini harekete geçirebilmek, somut adımlar atmaya zorlamak için eylemler yapmalı, sadece birkaç gün değil, sürekli bir seferberlik içinde hareket edilmelidir. Öncelikle İsrail ile normalleşme askıya alınmalıdır. Ancak görüyoruz ki, iktidar da, muhalefette İsrail ile normalleşme taraftarıdır. Öyleyse içi yanan Müslümanlar, Sivil Toplum Kuruluşları öncelikle bu sapık zihniyetle ilişkileri normalleştirmek isteyen Siyasi Liderlere tepki göstermelidir. Mescid-i AKSA ve KUDÜS tüm Müslümanlara emanettir. Bu emaneti koruyamayan, üç günlük dünya menfaati için, beş-on vekillik için KUDÜS davasına ihanet edenlere tepki gösterilmelidir. Müslümanlar bütün sorumluluğu iktidara yıkarak ve sadece iktidarı suçlayarak bu zilletten kurtulamazlar.Bugün Muhalefet te bu sapık zihniyetle normalleşme taraftarıdır.Bu sapıkların zulümlerine tepki veren STK’lar da iki yüzlü hareket ediyorlar.Maalesef hepsi siyasallaşmış durumdadır.Yandaşı oldukları Siyasi Partilerin Kudüs davasına ihanetine ses çıkarmayan STK’lar inandırıcılıklarını yitirmişlerdir. Bu yüzden her geçen gün toplumdaki destekleri azalmaktadır. 1980 yılında Milli Görüş;İsrail ile ilişkileri geliştirmek istediği gerekçesiyle Dışişleri Bakanı Hayrettin Erkmen hakkında gensoru vererek düşürülmesini sağlamıştı.  5 Eylül 1980’de oylanan önergede Erkmen’in milli menfaatlere aykırı davrandığı için bakanlıktan düşürüldü.

Prof. Dr. Necmeddin ERBAKAN Liderliğinde Millî Selamet Partisi, 6 Eylül 1980'de Konya'da "Kudüs'ü Kurtarma Mitingi"  düzenledi. Mitingin ana sloganı, "Ya tam susturacağız ya kan kusturacağız!" oldu.

Bugün Milli Görüş’çü olduğunu iddia edenler maalesef KUDUS davasına ihanet ettiler. Saadet Partisi altılı ittifak nedeniyle KUDÜS’te iki devletli çözümü kabul ettiğini açıkladı. Milli Görüş’çü olduğunu iddia edenler süt dökmüş kedi gibi suspus oldular. Miili Görüş’çü STK’lar bu duruma hiçbir tepki göstermediler.Yine bu sapık zihniyetle normalleşelim diyen bir Cumhurbaşkanı Adayı’nı destekliyorlar.Bu nedenle bugün İsrail’in zulümlerine tepki için yapılan gösteriler hiçbir anlam ifade etmiyor.Zaten iktidar bu zulümlere en yüksek perdeden sözlü tepki veriyor, ancak normalleşme ve ilişkiler devam ediyor.Mesele bağırmak, çağırmaksa bunu iktidar zaten yapıyor.Bu tepkilerin, bağırıp çağırmanın hiçbir tesirinin olmadığın yaşayarak gördük.

Şuurlu Milli Görüş’çüler bir yol ayırımındalar. Milli Görüş’çü olduğunu iddia eden, fakat Milli Görüş ilkelerini bir kenara bırakmış, Kudüs Davası’na ihanet etmiş, İsrail’le normalleşelim diyen bir LİDER’i destekleyen sözde Milli Görüş’çülerden kendilerini ayırmak durumundadır.Milli Görüş’çü olduğunu iddia etmek ayrı, Milli Görüş’çü bir duruş ortaya koymak farklıdır.Milli Görüş aparat olmak değil, başkasının trenine vagon olmak değil, LOKOMOTİF olmaktır.Gemileri çeken RÖMORKÖR olmaktır.